Şükran AKGÜN

Şükran AKGÜN

BİRBİRİMİZİN AKLI OLMAK ve TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ!

A+A-

İnsanların; arkadaşlık edinmek, sistemler kurmak, birlik içinde yaşamak, kavga etmek gibi sosyal içgüdüleri vardır. Fakat insanların sosyal içgüdüleri küçük ve samimi gruplar halinde yaşamalarına uygundur.

150 kişiye kadar olan topluluklar da varlıklarını, birbirlerini yakından tanımaları ve dedikodu ile sürdürülebilirler. (Dedikodular genellikle yanlış davranışlar üzerine odaklanır.) Bu topluluklarda düzenleri korumaya gerek yoktur. Yakın ilişkileri sayesinde sorunsuz olarak işlevselliklerini yerine getirebilirler. Ancak bu sayı 150’yi geçtiğinde, gruplar büyümeye başladığında, bulunduğumuz coğrafyalarda, yüzbinlerce milyonlarca insan besleyebilsek bile bu kalabalıklarda durum daha karmaşık hale gelmeye başlar. Sosyal dengeler bozulur, istikrarsızlık baş gösterir ve gruplar dağılmaya başlar. Ayrıca pek çok arkeolojik (kazıbilim) ve antropolojik (insanbilim) çalışmalar da göstermektedir ki köy ve kabileden öte siyasi yapısı olmayan basit tarım toplumlarında bile şiddetin sebep olduğu ölümler yüzde 15’ten yüzde 50’ye kadar çıkabilmektedir. Çünkü arılar ve karıncalar gibi büyük topluluklar halinde yaşayan türlerin sistemleri için gerekli olan bilgilerin çoğunluğu bu hayvanların genomlarına (bir canlıda ki tüm talimatları içeren genetik kod) işlenmiştir. Bu yüzden istikrarlı ve dirençlidirler. Düzenleri bozma ihtimali yoktur. Oysa ki insanoğlu sistemlerini DNA’larına (bir canlının kalıtımsal ve bir sonraki nesle aktarılacak olan bilgileri) kopyalayarak ve genlerini sonraki nesillere aktararak koruyamazlar. Bu sebeplerden akıllı insanlar bir araya gelerek; şehirler, krallıklar ve daha büyük devletler kurarak örgütlenmeye başlayıp şiddeti kontrol altına almayı başarabilmişler, istikrarı sağlayabilmişlerdir. Bu devletler ortak mitler etrafında örgütlenmeye başlayarak “Milletler” hakkında bilgi aktarmaya başlamışlardır. Milliyetçilik zamanla en etkin, en geçerli ve en sürdürülebilir mit olmaya başlamıştır.

Devletimizin kuruluş felsefesi olan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve inkılaplarından “Milliyetçilik” kavramını Atamız, “Milliyet nazariyesini (kuram), millet mefkuresini (ülkü) yok etmeye çalışan nazariyatın dünya üzerinde tatbik kabiliyeti bulunamamıştır. Çünkü tarih, vukuat, hadiseler ve müşahadeler (gözlem), hep insanlar ve milletler arasında, hep milliyetin hâkim olduğunu göstermiş ve milliyet prensibi aleyhindeki büyük mikyasta) (ölçü) fiili tecrübelere rağmen yine milliyet hissinin öldürülemediği ve yine kuvvetle yaşadığı görülmektedir.” diyerek düşüncelerini dile getirmiştir.

Peki tarihten ve yaşam serüveninden Türklerin kültürel unsurlarını çıkardığımız zaman geriye hiçbir şeyin kalmayacağını göz önünde bulundurduğumuz da “Türk Milliyetçiliği” ne demektir;

* Türk Milliyetçiliği; ırkçılığa değil kültüre, vicdani taleplere dayandırılan öznel gerçekliktir.

* Türk Milliyetçiliği; içsel özelliklerin bir yansımasıdır.

* Türk Milliyetçiliği; ebedi bir kozmik gerçekliğin yansıtılmasıdır.

* Türk Milliyetçiliği; Türk milleti olabilme bilincinin hizmetçilerinden bir tanesidir.

* Türk Milliyetçiliği; kolektif güçteki artışın ve büyük başarıların, bireysel boyutta nasıl çile çektiğidir.

* Türk Milliyetçiliği; birbirimizin aklı olmaktır.

Ve son olarak herkesçe bilinmelidir ki “Türk Milliyetçiliği”, günün hava şartlarından asla etkilenmeyecek, dönemin ikliminden etkilenmek zorunda bırakıldığında dahi öznel gerçekliği sebebiyle direncini ve istikrarını ebediyen gösterecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.