Yaşar VURAL-Eğitimci

Yaşar VURAL-Eğitimci

BAFRA SEMPOZYUMU’NUN ARDINDAN

A+A-

Bafra Sempozyumu 4 Kasım 2022’de açılış oturumla başlayıp 6 Kasım’da misafirlere gezi etkinliği ile sona erdi. “Tarihi Kültürel Sosyal Yönleriyle Bafra” adını taşıyan sempozyumda Açılış oturumu ile toplam 19 oturum yapıldı ve bu oturumlarda tam 100 bildiri sunuldu. Bu kadar geniş kapsamlı ve geniş katılımlı başka bir sempozyum oldu mu, bilemiyorum. 
10 yıl önce ilçemizde yapılan sempozyuma katılamamıştım. Kim ne sundu, konu neydi detaylı bilgim yok. Ancak bu sempozyum Bafra adına yapılan ilk sempozyumdu. Onun bildirilerinin kitap hâline getirilmemiş olması bu sempozyumun yapılmadığı anlamına gelmez. Yani 3-6 Kasım 2022 tarihleri arasında yapılan sempozyum Bafra’nın ikinci sempozyumudur, buna “1. Bafra Sempozyumu” demek bu anlamda hatadır. Neyse bu bahis ayrı.
İlk gün oturumlarından sadece saat 15.30’dan sonrakine katılabildim. Çünkü o gün ben ve benim gibi birçok meslektaşımın dersi vardı. Özellikle Türk Ocakları başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz’ün konuşmasını dinlemek isterdim. Sempozyumun duyurusunu eğitim kurumlarına yapmak güzel de sempozyuma katılmak isteyen öğretmenler için “izin” verilmesi de düşünülseydi fena olmazdı. 
Sempozyum için Turizm Fakültesi mekân olarak seçilmişti. Fakültedeki üç sınıf “Kızılırmak Salonu, Kapıkaya Salonu, İkiztepe Salonu” olarak adlandırılarak aynı anda bu üç salonda sempozyum yapıldı. 4 Kasım’da Bafra Belediyesi Kültür Merkezi’nde yapılan açılış oturumunu saymazsak zikrettiğim oturumların hepsi bu salonlarda yapıldı. 
Sempozyum vesilesiyle ilçemize birbirinden değerli hocalar, tarihçiler, edebiyatçılar geldi. Hepsi de bir şekilde Bafra’ya dokunan kültürel, tarihî ve sosyal konulara değindiler. Özellikle 1919-1922 arasındaki Rum çetelerinin eşkıyalık faaliyetlerinin arşiv belgeleri ışında sunulması sadece ilgililer için değil tüm Bafra için önemliydi. Prof. Dr. Fahri Sakal’ın başkanlığını yaptığı oturumda zikrettiğim yıllar arasında Rum ve Ermeni çetelerinin sebep oldukları katliamlar, isyanlar işlendi. Rum çetebaşlarının isimlerinin verilmesine bir dinleyicini “hukuki meseleler” çıkabilir gerekçesiyle itirazı da hayli ilginçti. Türk halkına zulmeden, savunmasız insanları zalimce katleden bu eşkıyaların isimlerinin zikredilmesi nasıl bir hukuki mesele doğurabilirdi? Hayret doğrusu!
Cumartesi günü tam gün oradaydım. Doç Dr. Emrah Bozok’un başkanlığını yaptığı oturumu zevkle takip ettim. Bu oturumda Bafra’da yıllarca öğretmenlik ve yöneticilik yapmış yazar Hasan Yiğit’in “Dağköylü Fatma Çavuş” ve “372” romanı üzerine iki bildiri sunuldu. Halk edebiyatı ve halk inançları üzerine onlarca kitap yazmış Dr. Yaşar Kalafat hocam da 80 yaşının üzerinde olmasına rağmen sempozyuma katılıp “Halk Kültürlerinin Mitolojik Muhtevaları ile Bafra Yörükleri” adlı bildirisini bu oturumda sundu. 
Sempozyumun bildirileri daha sonra kitap olarak yayımlanacak, ilgililer kimler ne sunmuş ne söylemiş bu kitabı edinerek oradan okuyabilirler. 
***
Böyle bir sempozyumun düşünülerek hayata geçirilmesi taktire şayandır. Bu sempozyumun planlanması, uygulanması, maddi külfetinin karşılanması elbette kolay olmamıştır. 100 katılımcılı bir sempozyumda katılımcıların konaklamalarını, ulaşımlarının, yeme-içmelerinin altından kalkmak kolay iş değil elbette. Özellikle oturum aralarında sohbet ettiğim hocaların ikramlardan, ilgiden son derece memnun olduklarını söylemeliyim. 
Bağcıyı dövmeden bir iki de gördüğüm eksikliklerden bahsedeyim. Turizm Fakültesinin sempozyum mekânı olarak seçilmesi bir mecburiyet mi bir keyfiyet mi, bilemiyorum. Keyfiyetse yanlış bir mekân seçimidir. Evet, sempozyumlara genelde katılım çok olmaz ama mekânı şehrin dışında seçmek az da olsa bu sempozyuma gelebilecek dinleyicileri olumsuz etkiler. Bu tarz toplantılar ilçelerde daha merkezî yerlerde olmalıdır. Sempozyum salonları sınıflardan yapılmış, demek ki fazla dinleyici beklenmiyor. O zaman merkezde bir kurum da bu iş için seçilebilirdi. (Bu arada ilçemizde kapsamlı bir kültür merkezi ihtiyacı da böylelikle kendini göstermiş oluyor.) 
Sempozyum duyurusunda da eksiklikler olduğu kanaatindeyim. Zira sempozyum programını bana il dışından bir dostum gönderdi, bu vesileyle ilçemizdeki sempozyumun içeriğinden haberdar oldum. Sempozyumu takip eden bir iki eğitimci dışında ilçemizden kimseyi görmedim. İlçemize onlarca Profesör, doçent, doktor öğretim üyesi, araştırmacı, edebiyatçı gelmiş ama bu insanları dinleyen yine sempozyumda bildiri sunan diğer akademisyenler. Yani kendileri söyledi, kendileri dinledi! Kültürel meselelere ne kadar ilgi duyduğumuz da ortaya çıkıyor böylece. 
Sempozyum sunumu esnasında içeri girip çıkan şu fotoğrafçı, gasteci (!) arkadaşlar da ayrı bir problem. Dışarı çıkıp iki sohbet edip içeri giren bu arkadaşlar da sempozyumun bence unutulmazları arasına girmişlerdir! Kapı her açılıp kapandığında hem dinleyicilerin hem konuşmacıların dikkatleri dağıldı. Bu arkadaşlarımızın yaptıkları işlere saygı gereği daha özenli olmaları gerekir. 
Bu sempozyum ilçemizin kültür ve tarihine dair değerli bir faaliyetti şüphesiz. Eksiklikler elbette olacaktır. Önemli olan bu sempozyumun ilçemize, fikir hayatımıza yaptığı katkıdır. Onca profesörün, hocanın anlattıklarından kulağımızda, dimağımızda bir şeyler kalmıştır değil mi?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum