Emre KOÇ

Emre KOÇ

AŞI OLMAK VEYA İĞNE YAPTIRMAK ORUCU BOZAR MI?

A+A-

Küresel pandemi devam ederken ekonomiden sağlığa, politikadan toplumsal yaşama uzanan bir değişim süreci yaşıyoruz. Koronavirüs hayatımızı birçok yönüyle etkiliyor. Öyle ki salgınla beraber gelişen yeni sosyal-psikoloji son yüz yıla ait kuramlara yeni bir sayfa açıyor. Dindarlık özelinde ise inancın manevi destek rolü ön plana çıkıyor. İnanç genel bir kavram olduğu için dinsellikle birlikte, inancın örfle ilişkisinde ortaya çıkan kamu vicdanı da işlev görüyor. Diğer yandan görüyoruz ki din, salgında ortaya çıkan ihtiyaç ve sorunları çözüme kavuştururken hem evrensel, kuşatıcı, özgün ve kolay yapısını ortaya koyuyor hem de insanın bu küresel mücadelesinde yaratıcının yardım ve inayetini yanında hissetmesini sağlıyor.

Son zamanlarda Türkiye’de CoronaVac aşısı uygulanmakta. Aşı, öncelikle 65 yaş üstü vatandaşlarımıza yönelik uygulanırken kademeli şekilde bütün vatandaşlarımıza aşı vurulacağı ön görülüyor. Sağlık Bakanlığı ve Valiliklerimiz herkesi aşı vurunma konusunda teşvik ediyor. Aşıyla ilgili gündem küresel ölçekte de tartışılırken Türkiye’de aşının güvenlik sorunu taşımadığı gözlemleniyor. Bundan sebep vatandaşlarımız Sağlık Bakanlığı yetkililerinin takip ettiği aşı programına gönül rahatlığıyla katılabilirler. Kademeli şekilde devam edecek bu süreçte vatandaşlarımız Alo 182’den veya MHRS Randevu Sistemi’nden aşı randevusu alarak aşılarını yaptırabilirler. Bu hususta kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan görevlilerin rehberliğine de başvurabilirler.

CoronaVac aşısının uygulandığı süreçte aynı zamanda üç ayları idrak ediyoruz. İslam dini açısından önem arz eden bu zaman diliminde ibadet ve salih ameller artıyor. Farz, vacip ve sünnet ibadetlerin yanında nafile (tatavvu) ibadetler de revaç buluyor. Öyle ki Hz.Peygamber (s.a.v.)’in üç ayları ağırlıklı olarak nafile oruçlarla geçirdiğini kaynaklarımızdan öğreniyoruz. Diğer yandan ise vatandaşlarımız gönül huzuruyla nafile oruçlarını tutarlarken CoronaVac aşısı da oluyorlar. Hal böyle olunca akla aşıyla ilgili soru yeniden düşüyor: aşı olmak veya iğne yaptırmak orucu bozar mı?

Ulema konuyu fakihlerin, yaralayıp vücuda giren bıçak ve benzeri katı cisimler ille derin yara üzerine sürülen merhemin orucu bozup bozmayacağına ilişkin incelemelerine göre ele almaktadır. Ortada iki görüş var:

Birincisi, aynı zamanda fıkıhta mezhep imamımız İmam Ebu Hanife’nin, derin yara üzerine sürülen ve karın veya beyne ulaşan ilacın/merhemin orucu bozacağı yönündeki görüşü esas alanlar, iğneyle vücuda bir şey zerk edilmesi durumunda orucun bozulacağını söylemişlerdir. Bu görüşün dayanak noktası, doğal yollar dışından da olsa dışarıdan vücuda -beslenme niteliği taşımasa da- kişiye dayanıklılık ve güç sağlayan bir şeyin girmesidir. 

İkincisi, Ebu Hanife’nin öğrencileri Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’in, derin yara üzerine sürülen merhemin orucu bozmayacağı yönündeki görüşünü esas alarak, iğneyle vücuda bir ilacın zerk edilmesi durumunda orucun bozulmayacağı şeklindeki görüştür. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed oruca ‘’normal yollardan vücuda bir şey almaktan kaçınmak’’ anlamı yükledikleri için yaraya sürülen merhemin kana veya beyne ulaşmasının bir önemi olmayacağını, dolayısıyla orucun bozulmayacağını söylemişlerdir ki ikinci görüş dayanak noktası da budur. (TDV İlmihal, 409-410, Ankara 2010).

Şimdi iki görüşü de dikkate alarak öncüllerimizi değerlendirelim ve yol haritamızı belirleyelim:

1.    Farz olan (Ramazan ve kefaret) ve vacip (adak orucu, başlanmış nafile orucun bozulmasıyla gereken kazası) oruçlar tutulurken Covid-19 aşısı vurunmak lazım gelirse, ikinci/çoğunluğun görüşü benimsenir. Oruçlu oldukları halde tedavi ve aşı amaçlı iğne yaptırabilirler. Bununla birlikte bilinmelidir ki dinimiz kolaylık dinidir. Hasta olan veya tedavi sürecindeki kişilere dinimiz oruç tutmama ruhsatı vermiştir. İyi bir tedavi görüp sağlıklarına kavuşuncaya kadar oruç tutmayabilirler. Covid-19 aşısı vurunacak olan veya (pozitif) karantina ve tedavi sürecinde olanlar oruçlarını tutmadıkları gün sayısınca kaza etmek üzere kazaya bırakabilir, daha sonra tutabilirler.
2.     Üç aylar süresince tutulan nafile oruçlarda ise şöyle bir yol izlemek daha münasiptir: Nafile oruç, kelime anlamı itibariyle gönüllü olarak, daha çok sevap kazanma amacıyla tutulan bir oruç olduğu, kazası dışında edası zorunluluk taşımadığından, aşı vurunacağımız günlerde veya (pozitif) karantina ve tedavi sürecinde nafile oruç tutmamak daha uygundur. Zira Hanefi mezhebine göre farz olan Ramazan orucunda bile bu durum (sağlık) ruhsattan öte bir azimettir. Yani Yüce Allah’ın kullarına tanımış olduğu kolaylığa rağmen, kulun can sağlığını tehlikeye atacak şekilde oruç tutması ibadetin ilke ve amaçlarıyla bağdaşmayan bir durum olacaktır. Hatta bazı fakihler, azimeti yok saymanın haram bir fiille eş değer olduğunu ifade etmişlerdir. Yeri gelmişken belirtmekte fayda var: İslam Hukuku’nda belirtildiği üzere Şâri’in (Allah’ın) hüküm koymadaki maksatlarından (zaruriyyât) biri de ‘’canın korunması’’dır. Dolayısıyla nafile oruca aşı gününde veya (pozitif) karantina ve tedavi sürecinde niyet etmemek/tutmamak tercihe şayan olacaktır. 
3.    Birinci görüşü esas alanlar, yani aşı olmanın ve iğne yaptırmanın orucu bozacağı görüşüyle amel edenler, aşı gününde veya (pozitif) karantina ve tedavi sürecinde oruç tutmamaları yahut imkan dahilinde ise ilaç almayı ya da iğne yaptırmayı iftar ve sahur vakitleri arasına denk getirmeleri gerekir. Farz, vacip ve nafile olmak üzere bütün oruç türleri için bu uygulama geçerlidir.
4.    Her iki görüşte de tercih mükellefe aittir. İki görüş birbiriyle çelişmez. İki görüşün arasındaki tek fark, ilaç, aşı ve iğne yaptırmakla orucun bozulacağı yönündeki görüşe göre vücuda –hangi yolla olursa olsun-dışarıdan bir şey almak orucu bozar ve kazayı gerektirir; kefaret gerekmez. Diğer görüşe göre oruç bozulmayacağı için kaza da kefaret de gerekmez.
5.    İslam dini kolaylık dinidir. Yüce Allah kuluna takatinin üzerinde sorumluluk yüklemez. Bilakis meşakkati kolaylıkla izale eder. Müslümana yakışan, sorumluluklarının bilincinde olmak, iman ibadet ve salih amellerin şekilden öte deruni bir manaya bağlı olduklarını bilmek, dinde aşırıya kaçmamak, dini Allah’a halis kılarak anlamaya ve yaşamaya çalışmak, iman ve ibadetin yegane amacı olan manevi huzuru ve arınmayı hedeflemek, O (c.c.)’nun biz kullarına sağladığı kolaylıkları keyfi niyet ve eylemler ile anlamsız hale getirmemektir.

Uzmanlar Türkiye’de uygulanan CoronaVac’ın içeriğinde besin değeri taşıyan bir etken madde olduğu yönünde bir bilginin olmadığını ifade ediyorlar. Covid-19 tedavisinde ilaç almanın, aşı olmanın ve iğne yaptırmanın orucu bozup bozmayacağı hakkında ön fikir vermesi açısından bu bilgi dikkate değerdir. CoronaVac aşısında besin değeri taşıyan bir etken madde olmayışı, beslenme sayılmayacağından tutulan orucun bozulmayacağına dair fetvayı güçlendirmektedir. İlahiyatta olduğu gibi tıpta da CoronaVac’ın içeriğinde besin değeri taşıyan madde olduğu şeklinde alternatif görüşler varsa araştırmamıza yeni bir ufuk katacaktır.

Toparlayacak olursak, öncelikle Allah (c.c.) herkese sağlık, sıhhat, esenlik versin. Devamında ise Allah (c.c.)’ın bize verdiği sağlık nimetini ve can emanetini hakkıyla koruyacak bilinç versin. Covid-19 liginde güzel ilimiz Samsun ilk sıralarda yer alıyor. Bu, acı ve ibret alınması gereken bir durum. Rakamlar, yaşadığımız sosyal krizin derinliğini gösteriyor; olağanüstü durum karşısında sosyal refleks kabiliyetimizin zayıflığı üzerine düşünmek gerekiyor.

‘’… la korona diye bir şey yok, milleti kandırıyorlar…’’ deyişi, Covid-19 nedeniyle vefat eden din kardeşlerimizin kemiklerini sızlatır.

‘’… küresel güçlerin oyunu bu, aşı vurunmayacağım, aşıda çip var...’’ deyişi, konuyla ilgili yıllardır araştırma yapan antropologları şaşkına uğratır.

‘’… yahu yakalansan bile iyileşiyorsun, kasmaya gerek yok…’’ deyişi, kişiyi müzmin taşıyıcı haline getirebilir ve sevdiklerinin yaşamını tehdit eden nükleer bir silaha dönüştürebilir; hatta bulaş ve ölümle neticelenirse katil bile edebilir.

Uzun süredir dışarı çıkmadın. Bunaldın. Birkaç arkadaşınla bir araya gelip iki muhabbetin belini kırmayı arzuluyorsun. Fakat üzerinde bir kırgınlık var; belki Covid-19 belirtilerinden biri ya da birden fazlası. Bana soracak olursan, bu durumda dışarı çıkma. Test ver. Dişini sık. Kendini evde doğal karantinaya al.

Flaş flaş flaş… Duydun ki çok sevdiğin bir yakının vefat etmiş. Yakınsın ama birinci dereceden değil. Malum pandemide cenaze namazı 30 kişiyle kılınabiliyor. Sana sıra gelene kadar 30 kişi de haydi haydi var. Cumada vaazda duymuşsundur, cenaze namazı farz-ı kifaye bir namazdır. Yani kadın olsun erkek olsun bir kişinin –dahi- kılmasıyla diğer Müslümanların üzerinden bu namazın sorumluluğu düşer. Tamam anlıyorum seni. Aranızda yıllara dayanan bir dostluk vardı. Belki hatır şinas bir komşuydu o senin için. Anılar bir bir canlanıyor, gözün yaşarıyor, yüreğin acıyor. Lakin şartlar malum. Gitme. Telefonla taziye ver. Böylece diğer sevdiklerini koru. Bak, nice anne-baba memlekette, nice evlat da gurbette Covid-19’a yaklaşık zamanda yakalanıyor. Evlat, vefat eden anne babasının cenazesine katılamıyor… (Allah sabır versin.)

Duydun ki çok sevdiğin yakının, arkadaşın veya komşun hastalanmış. Tamam fedakarsın, cefakarsın, vefalısın fakat önce sağlık kuruluşlarıyla iletişime geçmelisin. Şahsi aracınla hastayı hastaneye götürmek herkes için riskli olacaktır. Sakin ol. Paniğe kapılma. Sükunetini koru. 112 Acil Servisi ara.

Telefon çalıyor. Arayan hatır şinas dostun veya komşun. Diyor ki:’’hacı müsaitseniz hacı hanımla size oturmaya geleceğiz.’’ De ki:’’Toprağım, canım, kardeşim. Sakın yanlış anlama. Malum ortalıkta hastalık var. Biz bu görüşmeyi müsait bir tarihe erteleyelim. Söz seni krallar gibi ağırlayacağım.’’ Desin ki:’’Haklısın reis. İnşallah hastalık tez zamanda geçer ve sosyal yaşam kalitemiz eski düzeyine döner.’’

Yaşamın içinden ders çıkarabileceğimiz birkaç kesit… Pandemi tedbirleri derken, sadece kurallar silsilesinden bahsetmiyoruz. Tedbirleri yaşamak lazım. Bireyselliğimizden, yaşam enerjimizden kişisel tedbir gayreti ortaya koymamız lazım. Meseleye hakkaniyetli ve varoluşsal yaklaşmak lazım. 

Bir de adil olmak lazım. Herkesin uyması gereken kuralları biz ihlal edersek, yaşamı dinamize eden adalet ilkesiyle çelişiriz. Hem de sağlık gibi evrensel, insani ve vicdani bir meselede. Daha iyisini bulana kadar elimizdeki imkanlara/tedbirlere başvurmaktan başka çaremiz yok.

İzole olmanın en kolay yolu, kitap okuma alışkanlığı edinmektir. Al eline kitabını; o senin kitabın artık. Süreğen oku. Kitap okuma alışkanlığı kazanmak istiyorsan ilk önce 5 sayfa, sonra 10, sonra 20 olacak şekilde periyodik bir takip uygula kendine. Zamanla alışkanlığı kazanacak; kitap okumadığında kendini eksik hissedeceksin.

Hoşça kal. Allah’a emanet ol. Sağlığına dikkat et. Yaşamın ve sevdiklerinin kıymetini bil. Bir de unutma. Son nefesimize kadar mücadele devam ediyor. Son nefesten sonrası ise… Herkes için huzur olsun dileğim. 

Festekim kemâ ümirte…

Beyne’l hafv ve’r-recâ…

Ve le’l âhiretü hayrün leke mine’l-ûlâ…

Allahım! Sen bize dünyada da iyilik ver, ahrette de iyilik ver. Bizi cehennem ateşinin azabından koru. 

Rabbimiz! Hesap gününde sorguya çekileceğimiz zaman beni bağışla! Anne ve babamı bağışla! Bütün mümin kardeşlerimi bağışla!

Amin!


25, Recep, 1442
 

Önceki ve Sonraki Yazılar