Yaşar VURAL-Eğitimci

Yaşar VURAL-Eğitimci

ÖMER SEYFETTİN VE DEĞERLER EĞİTİMİ

A+A-

Son dönemlerde okullarımızda değerler eğitimi adı altında bir dizi faaliyet gerçekleştirilmektedir. Bazı okullarda “Değerler Eğitimi” bölümleri oluşturulmuş ve bazı öğrencilere birebir görüşmek suretiyle bazı değerlerimiz aşılanmaya çalışılmaktadır. “Öğüt” ağırlıklı bu etkinliklerin bir sonuca ulaşıp ulaşmayacağını zaman gösterecek. Bir Edebiyat öğretmeni olarak bu “değerlerimiz”in öğrencilere benimsetilmesinde ve davranış haline dönüştürülmesinde bir çözüm önerisi sunmak isterim.

Malum, ilimizde “Maarif Hareketi” adıyla eğitim öğretim, proje, kitap okuma, değerler eğitimi gibi alanlarda kapsamlı çalışmalar yapılmaktadır. Bahsedeceğim çalışma, bu alanlardan hem kitap okuma hem de değerler eğitimine katkı sunacak, kitap okuma ve değerler eğitiminde hedeflenen davranışlara ulaşmada etkili olabilecek bir çalışma olabilir. Bizim kültürümüzde hikâye anlatma (tahkiye etme) geleneği vardır. Dedelerimiz, ninelerimiz evde torunlarına yahut meddahlar, dervişler; sokakta, meydanda, kahvede büyüklere hikayeler, menkıbeler anlatırlardı. Anlatıcının kabiliyetine göre bu anlatılanlara dinleyicinin ilgisi artıp azalabilmekteydi. Günümüzde bu geleneğin sürdüğünü söylemek pek mümkün değil. Dedelerimiz bırakın masal anlatmayı, kendileri de bir masalın içinde yaşıyorlar. Ninelerimizle birlikte evlenme programlarına yahut benzerlerine programlanmış vaziyetteler. Dervişlerimiz hayatımızdan çoktan çıktı, onların yerine TV’lerde satış yapan sakallı, cübbeli amcalarımız var. Meddahlık ise Ramazan akşamlarında belediyelerimizin tuttuğu geleneksel sanatları yaşatmaya çalışan sanatçılarımız ve onları yaptığı gösteriler dışında gerçek hayatta maalesef görünmüyorlar. Peki bu anlatma geleneği nasıl sürdürülebilir? Elbette öğretmenlerimiz marifetiyle…

Türk çocuğu, bir Ömer Seyfettin, bir Dede Korkut okumadan büyümemelidir. Öğretmenimiz bu gerçeğin öncelikle farkında olmalı sonra da bu kitapları çocuklarımıza muhakkak okutmalıdır. Çocuklarımız “lise aşkı, cinayet, vampir” konulu kitaplara hücum etikleri gibi biliyorum ki Ömer Seyfettin’i, Dede Korkut’u okumuyorlar. Olsun, yukarıda da anlatmaya çalıştığım gibi gerek tahkiye yöntemiyle gerekse öğrenciye zorunlu okutturma yoluyla bu kitaplar okutulabilir/okutulmalıdır!

Peki Türk çocuğu, bu kitapları okuyarak hangi değerlerimizi elde edecek, bunları davranış haline dönüştürecek? Bunlardan da misaller verelim. Değerler dendiğinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretim programında[1] şu başlıklara yer vermektedir: adalet, dostluk, dürüstlük, öz denetim, sabır, saygı, sevgi, vatanseverlik ve yardımseverlik… Bu değerlerle ilgili Ömer Seyfettin’in o kadar güzel ve etkili hikâyeleri var ki, bunları okuyan her insan bahse konu davranışlar açısından kendini sorgulamaya, geçmişiyle hesaplaşmaya ve hatalarıyla yüzleşmeye başlıyor, Kendini hikâye kahramanlarıyla özdeşleştiriyor ve yapılan olumsuz davranışların nelere mâl olabileceğini okuyarak, dinleyerek hissedebiliyor. Mesela Ömer Seyfettin’in Kaşağı adlı hikâyesi… Okuyanlarımız hatırlayacaktır. Hikâyenin kahramanı, kardeşi Hasan’a iftira atıyor, babası Hasan’a bir yıl boyunca atları görmeme cezası veriyor. Daha sonra Hasan hastalanıyor ve kahraman kardeşinden özür dileyemeden Hasan vefat ediyor. Bu hikâye, “dürüstlük” değerine işaret eder ve bu hikâyeyi okuyan da dinleyen de “yalan söylemenin sonuçları” hakkında muhakkak iç muhasebe yapar. Kaşağı hikâyesi öğrencileri sıkmayacak uzunlukta etkili bir hikâyedir. Bu hikâye ile ister okuma etkinliği, isterse dinleme ve dinlediğini tamamlama etkinliği yapılsın hepsinde de “dürüstlük” değeri aşılanacaktır.

Ömer Seyfettin’in birçok hikayesi âdeta değerler eğitimi için biçilmiş kaftandır. Pembe İncili Kaftan, Başını Vermeyen şehit, Forsa, Yalnız Efe “vatanseverlik” değerinin işlenebileceği güzel örneklerdir. “Ant” hikâyesini okuyanlar fedakârlığın ve dostluğun en güzel örneğini okumuşlardır. Kan kardeş olan iki arkadaştan Mıstık, diğer arkadaşını korumak için arkadaşının önüne geçiyor ve kuduz olan köpekle boğuşuyor. Mıstık arkadaşını köpekten kurtarıyor ancak kendisi kuduz köpeğin saldırısı sonucu hayatını kaybediyor. Bu hikâyeler o kadar yalın ve duru bir Türkçe ile anlatılıyor ki, ilkokuldan ortaöğretime kadar bütün çocuklarımızın dil ve kavrama düzeylerine hitap etmektedir.

36 yıllık kısacık hayatına Türk edebiyatının mihenk taşı sayılabilecek onlarca öykü sığdırmış Ömer Seyfettin… Bu “değer”imizin hikâyeleri, değerler eğitimine ayrı bir “değer” katacaktır. Çözüm, bazen düzinelerce kişisel gelişim kitabının sayfalarında değil Ömer Seyfettin’inin bir hikâyesinin satırları arasında olabilir. Zira hepimizin bir “kaşağı” kırmışlığı vardır…

                                                                                                                     Yaşar VURAL

 

[1] Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı, Ankara,2017, s. 13

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.