Şükran AKGÜN

Şükran AKGÜN

DÜNYANIN EN ERDEMLİ İŞİ; KISMETİNİZ OLMAYAN İDEOLOJİLERİNİZİ VE HAK ETMEDİĞİNİZ YERLERİ ZARİFÇE BIRAKABİLMEKTİR.

A+A-

 

8 Şubat

 Cumartesi günü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, İngiliz The Guardian gazetesine hiç de yakışık almayan, talihsiz demeçlerde bulundu.

 

Sayın Mustafa Akıncı vermiş olduğu demeçlerde; Türkiye’ye bağlanmak ihtimalinin korkunç olduğunu, ikinci bir Tayfur Sökmen olmayacağını, Türkiye’ye ekonomik bağımlılıklarını azaltmak arzusunda olduğunu, yarım asırlık bölünmüşlükten sonra tek işler çözümün federal bir çatı altında yeniden birleşmek ile gerçekleşeceğini, bu başarılamazsa Kuzey Kıbrıs’ın daha bağımlı hale geleceğini bunun sonucu olarak da Ankara tarafından yutulabileceğini ve de facto (uygulamada) Türkiye iline dönüşebileceğini söylemiştir.

Türkiye’den gelen yoğun tepkiler üzerine geri adım atmayan Sayın Akıncı bilakis daha da acımasızca demeçlerine devam etmiştir. İfadeleri de aynen şöyledir; federal çözüm sağlanmazsa adadaki bölünmüşlüğün kalıcı olabileceğini, ilk defa söylemediği bu sözlerinin arkasında olduğunu, gerekçesinin ise Kıbrıs Türk halkının gerçek duygu ve düşüncelerinin bunlar olduğunu, Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır siyasetinin 1950’lerin sloganı olduğunu, Kıbrıs Türk halkının çok büyük oranda “Rum tarafına azınlık olmayı” ya da “Türkiye’ye sürekli bağımlılık ilişkisi içinde yaşamayı” istemediğini, Kırım benzeri bir ilhak (bağlanma) senaryosunun korkunç olduğunu ve bunun Kıbrıs Türklerinin olduğu gibi Türkiye’nin de yararına bir gelişme olmayacağını, KKTC’ni asıl ortadan kaldıracak senaryonun da bu olduğunu, esas olan KKTC’nin iki eşit kurucu devletten birine dönüşerek federal çatı altında uluslararası hukuk içinde hak ettiği saygın yerini alması gerektiğini, bu çabaya destek olunması gerektiğini, böylesi bir Kıbrıs’ın kuzeyi ve güneyi ile Türkiye’ye dost bir coğrafya olacağını, Kıbrıs’ta yaşayan farklı toplumların olduğunu ve barış içinde yaşayacakları federal bir düzen arayışında olduklarını söylemiştir.

Elbette Sayın Mustafa Akıncı’nın vermiş olduğu bu demeçlerin hepsine tarihte verilecek bir cevap vardır. Öncellikle belirtmeliyim ki Akıncı’nın bu demeçlerini 1878’den 1960’a kadar Kıbrıs’ı yöneten ve 1914 yılında adayı ilhak eden İngiltere’de vermiş olması enteresandır ve dikkat edilmesi gereken bir husustur.

Ve bilinmelidir ki “Kıbrıs’ı İlhak çalışmaları” hiçbir zaman Türkiye’de olmamış aksine İngiltere’nin koruması altında olan Yunanistan’ın “Megali İdea” (Büyük Ülkü) programında açıkça belirtilmiş, çalışmaları ise Enosis (İngiltere idaresinde bulunan Kıbrıs adasının "Yunanistan'a bağlanması" anlamında kullanılmıştır. Genel anlamı ise politika açısından "bir ülkenin sınırlarına dahil olma, birleşme" anlamına gelmektedir) adı altında yürütülmüştür. Bu amaca ulaşmak adına Kıbrıs’ın Rumlaştırılması ve Yunanistan’a bağlanması için her türlü yönteme başvuracaklarını hiç çekinmeden açıklamışlardır. Etniki Eterya adlı terör örgütünün 1896 tarihli bildirisi ise şöyledir; “Ezeli ve ebedi düşmanımız Türklerdir. Yunan ulusu, bağımsızlığını kazanmakla önemli bir kazanç elde edememiştir. Halkının büyük bir kısmı Türklerin yönetimi altındadır. Bu vatandaşlarımızı kurtarmak görevimizdir. Megali İdea’yı gerçekleştirmek bir esastır. Gayeye varmak için, gizliliğe olağanüstü dikkat etmek

gereklidir. Yunanistan’da parti mücadeleleri ve fikir ayrılıkları kesin olarak terk edilmelidir. Bütün milletinin Etniki Eterya bayrağı altında toplanması yüksek çıkarlarımız gereğidir. Megali iddianın gerçekleştirilmesi için her türlü araca başvurulacaktır. Etniki Eterya, Rum halkını bütünü ile silahlandıracaktır. Mukadder olan zamanın gelmesinden sonra ezeli ve ebedi düşmanımız olan Türklere saldırılacaktır. Türklere karşı Yunanistan, hariçten hiçbir yardım beklemeyecek ve yalnız kendisine güvenecektir. Politik fırsatlardan yararlanmak Etniki Eterya'nın baş görevidir. Etniki Eterya bütün zenginlerini örgüte yardıma davet eder. Helenizm’in (Yunan kültürlerinin doğu kültürleriyle etkileşime girmesi sonucu ortaya çıkan kültür, fikir, sanat ve felsefe akımı) sonsuz gücünü inanarak Türklere karşı büyük düşmanlık hareketine başlayalım. Etniki Eterya hiçbir siyasi partiye bağlı olmadığı gibi hiçbir siyasi partinin emrinde değildir. Şayet hükümet ülkenin sorunları üzerine eğilmezse Etniki Eterya hükümeti görevini yapmaya zorlayacaktır.”

Ayrıca Sayın Akıncı’nın hatırlaması gereken unsur ise 1960 yılında Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlüğü altında “Kıbrıs Cumhuriyeti” Rum ve Türk ortaklığında kuruldu. 1963 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını III. Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nda siyasi kurumların yapılanması ve teşkilatlanma hakkındaki on üç maddelik bir değişiklik önerisinde bulundu. Kıbrıs Türkleri bu değişikliklerin kendi haklarını kısıtladığını savunarak karşı çıktılar ve kabul etmediler. Bunun üzerine, 21 Aralık 1963 günü, iki Kıbrıs Türkünün üzerlerine ateş açılarak öldürüldü ve toplumlararası çatışmalar başladı. Sonunda Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki idarî ve siyasi yapılanmadan çekildiler. 1974'te ise Yunanistan’daki askeri cunta desteği ile Kıbrıs'ta Enosis amaçlı Rumların yapmış olduğu katliamlar -asla unutmamız mümkün değildir- bize göstermiştir ki barış içinde yaşanılacak federal düzen arayışına gerek yoktur. Çünkü biz Türkler biliriz ki “denenmişin denenmesi olmaz”.

Ve ayrıca Sayın Mustafa Akıncı bilmelidir ki; velev ki bizler Kıbrıs’tan vazgeçsek bile, Kıbrıs bizden vazgeçmeyecektir. Üç yüz yıl boyunca Türklerin hüküm sürdüğü Kıbrıs, Türklerin adil yönetimi ve engin hoşgörüsüyle tanışmıştır bir kere. Tüm dünyanın da takdir ettiği gibi tarihten ve sosyal yaşamdan biz Türkleri çıkardığınız zaman geriye hiçbir şey kalmaz, kalmayacaktır da.

Hayatta en erdemli işlerden biri olan kısmetimiz olmayan şeyi; (Kıbrıs’ın, Yunanistan’ın, İngiltere’nin ve İsrail’in ilhakı olması) ve hak etmediğiniz yerleri (Mustafa Akıncı gibi bakış açısı olan Cumhurbaşkanları ve devlet erkanları) ne kadar zarifçe bırakırsanız Türk halkının azda olsa manevi duygularına mazhar olacağınızı hatırlatmak yerinde olacaktır.

Eğer ki Sayın Akıncı KKTC’nin uluslararası hukuk içinde hak ettiği saygın yerini almasını arzu ediyorsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’ın felsefeleri nezdinde sevgi, saygı, edep, adap ve inanmışlıkla yol haritalarını yeniden belirlemelidirler.

10 Şubat’ta İdlib’de şehit düşen askerlerimize Yaradan’dan rahmet, acılı ailelerine sabırlar, yaralı askerlerimize acil şifalar diler ve bu hafta ki yazımızı 1950’li yılların sloganı olduğunu söylediğiniz

“Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır” felsefesi ile bitirmek isterim. Çünkü Sayın Akıncı ve diğerleri bilmelidir ki sizin slogan dediğiniz şeyler bizim yaşam felsefimizdir.

Tüm okuyucularımıza güzel yorumlarından ve iyi temennilerinden dolayı teşekkür eder iyi bir hafta sonu geçirmelerini dilerim…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum