Bafra; yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları bakımından Türkiye'nin hatta dünyanın en şanslı, en güzel yörelerinden biridir. Bizler böyle bir yerde yaşadığımız için ne kadar sevinsek, gıpta etsek azdır. Her yerin olduğu gibi bu güzide ilçeninde elbette problemleri olacaktır. Ancak esas olan; bu problemlerin çözümü için çok çalışmak, farklı düşüncelerle çevremizin kalkınmasına katkıda bulunmak, "Bafra için ne yapmalıyız, neler yapabiliriz?" düşüncesini hep ön planda tutmaktır.

"Bafra Kanalı" bu saikle hayal edilen bir "Çılgın Proje'dir.!" hayal derken dün ve bugün gerçekleştiğini gördüğümüz önemli hizmetler hep birer hayalin sonucu değil mi? şöyle ifade edersekte uygun düşer sanırım: hayaller gerçeğe uzanan merdivenin ilk basamaklarıdır.

Yöremiz bilindiği gibi bir tarım ve turizm bölgesidir. Bu iki alanda öyle potansiyelimiz var ki geçen her günümüzü kayıp olarak değerlendirmemiz gerekiyor.

İşte "Bafra Kanalı" bu iki alanda sadece Bafra'nın değil çevresinin de istikbalini pozitif anlamda etkileyecektir.

Değerli okuyucular!

Bilhassa üretime dayalı sanayii de en önemli unsur navlun, nakliye ücretidir. Zira ürünün gideceği yere kadar ki maliyeti önemli olup, rekabet ve satış şansını yakından ilgilendirir. Bu sebeple gelişmiş ülkelerin benimsediği en uygun nakliye yolu; demir yolları ve deniz ulaşımıdır. Yatırımcılar da hep bunu takip eder.

Bu noktada Bafra'mız önemli bir avantaja sahiptir: Zira bizim Kızılırmak'ımız ve Karadeniz'imiz vardır.

Sözün özü; Kızılırmak'la Karadeniz Irmakağzında değil, Çetinkaya Köprüsünde buluşmalıdır! Evet, mutlaka ama mutlaka buluşmalıdır. Tarımımızı ve turizmimizi uçurmanın, dünya ile en kısa sürede buluşturmanın önemli ve farklı yolu budur.

Birçoğumuza mantıksız ve imkansız gelebilir. O takdirde bir misalle projemizi desteklemeye çalışalım:

Süveyş Kanalı'nı bilirsiniz; Akdeniz ile Kızıldeniz'i birleştiren; böylece Akdeniz ve Atlas Okyanus'unun kıyı ülkelerini Hint Okyanus'una açan en kısa deniz yoludur. 1859 yılında inşaatına başlanmış, 20.000 işçi çalıştırılarak 10 yılda 169 km uzunluğundaki söz konusu kanal ortaya çıkmıştır.

Yaklaşık 1,5 asır önce 10 yıl gibi kısa sayılabilecek bir sürede, hem bilek gücü ile hem de çölde 169 km uzunluğunda bir kanal açılabiliyorsa; bugünkü teknik ve teknoloji ile üstelik seddeleri bile hazır ve de sadece 20 km uzunluğunda olacak bir "Bafra Kanalı" ne kadar sürede bitebilir ki! Eminiz, 6 ay bile sürmez.

Lüks mü kaçar? kesinlikle değil.

Belki şöyle düşünenler çıkabilir: Samsun'da liman varken buna ne lüzum var? Hemen söyle cevap verelim: Samsun'da otobüs terminali de var, ilçelere oto terminali gerekmiyor mu o zaman. Servis araçları ile bu iş tamamlanır ihtiyaç ortadan kalkar mı?

Konumuzu şimdilik şöyle bağlamak istiyorum:

1-Kızılırmak'ın Çetinkaya Köprüsünden itibaren denize kadar yatağı bu "Çılgın Proje" için çok uygundur. İki sedde arası 255 metredir. (Süveyş'in 150 metredir.) En büyük gemilerin rahatca girebileceği, seyredeceği genişliktedir.

2-"Yap-işlet" modeli ile yapıldığı takdirde devlete bir kuruş maliyet yüklemediği gibi ülkemize çok büyük oranda artı değer kazandırabilir.

3-Bu kanal ile ürünlerimiz Tuna nehri ile Avrupa'ya, Karadeniz'e kıyısı olan tüm ülkelere en uygun fiyatlarla pazar bulur. Bilhassa tarımımız ve tarıma dayalı sanayiimiz canlanır, kanatlanır.

4-Ulaşımdaki ekonomik sonuçlar Bafra Organize Sanayii bölgesine de büyük firmaları kolayca çeker.

5-Turistik amaçlı gemi turları için uğrak ve ziyaret yeri olur.

6-Kanalın iki tarafında ticari hareketliliğe bağlı olarak farklı alanlarda yeni hizmet ve istihdam ortamları doğar.

7-Neticede tarımın yanı sıra binlerce insanımıza yüzlerce yeni iş alanı ve ekmek kapısı açılır.

Böyle bir projeyi lütfen düşünelim: Masmavi bir "iç liman", etrafında yüzlerce iş yeri,

binlerce çalışan, ekonomik, sosyal, kültürel faaliyetler vb.. yöreyi nereden alır nereler götürür!

Konjonktür de çok uygun.

Allah'(c.c.)'a emanet olunuz.

NOT:Yazılar #yedikemer dergisinden alıntıdır.