Şükran AKGÜN

Şükran AKGÜN

YOK EDİLEN TÜRKOLOJİ II

A+A-

QIRIM HALG CUMHURİYETİ...

Kırım'da yapılan soykırımlardan, sürgünlerden, göçlerden fikir ve ibret alabilmek için önce Fatih Kerimi’nin de ifade ettiği gibi “kalbe safa, fikre genişlik” vermek adına Kırım'ın evvelki zamanlarına, tarihine bir bakış atmanın faydalı olduğu kanaatindeyim.

Rivayetlere göre İsa’nın doğumundan 600 sene kadar önce Kırım’ın Karadeniz boylarına Rum (Grek) halkı gelmiş bin sene kadar hüküm sürmüş  ve oldukça güçlü bir millet olmuşlardır. Evvela “kuman” halkı daha sonra da miladın 13. asırlarının ortalarında Asya tarafından gelen “Tatar” kavmi,  Kırım’daki Rumlara tecavüz etmeye başlamış, aynı zaman dilimi içerisinde de, deniz tarafından Ceneviz’den gelen İtalyanlar Kırım’a hücuma başlamışlardır.

Tatarlarla İtalyanlar “hükümeti” kendi ellerine alabilmek  için bir müddet muharebeler etmişler, nihayet Tatarlar galip gelmiş Kırım’da  bir Tatar hükümeti teşkil etmişlerdir. Cenevizliler de Karadeniz boyunda bazı mahallelerde hüküm sürmüşlerdir. 1475 senesinde Kırım Hanlığı, Türk sultanlarının himayesine girince Türklerin yardımıyla Cenevizlileri Kırım’dan kovmuşlardır. 1478 senesine kadar ise Kırım hanlarının idaresi komşularla gasp, yağma, kavga ve fesat ile geçmiş, her vakit Hanlar değişip durmuştur. 1478 senesinde Kırım  Osmanlı Devleti’nin himaye ve tabiiyetine girmiştir.

1771 senesine kadar Hanlar her ne kadar Osmanlı Devleti tarafından atansalar da Kırım mirzaları (beyler) müdahale etmişler, Hanların tahta devam etmeleri için kendilerine muhtaç kılmışlardır.

Tatarlar ise Rusya’ya devamlı saldırmakta, Ruslar da bu saldırılardan kurtulmak için her sene birçok para ve hediyeleri göndermeye devam etmişlerdir.

1771 yılında Kırım Ruslar tarafından işgal edilince artık Kırım’da ki baskı, sürgün Rusların vazgeçilmez politikası haline gelmiştir.

İlk işgal sırasında 35.000 sivil halkın öldürüldüğü, Rusların egemenliğine girmek istemeyen Kırım tatarlarının 100.000 kadarı 1772 yılında Osmanlı sınırlarına göç ettiği bilinmektedir. 1774 tarihinde imzalanan “Küçük Kaynarca” Antlaşması ile Kırım iyice Rusların egemenliğine girmiş ve göçler devam etmiştir. Boşalan topraklara ise Ruslar yerleştirilirmiştir. Rus Generali Potemkin ise 1728 yılında kadın, erkek, çocuk, sivil ayırt etmeksizin 30.000 kişinin öldürülmesini emretmiştir. Yapılan bu etnik arındırma sonucu 1783 yılında Kırım Çarlık Rusya’sının vilayeti olmuştur. 1784 yılında ise General Portemkin 24 saat içinde, Tatarların Kırım’dan çıkarılması emrini vermiştir. 1800’lü yıllara kadar meydana gelen katliamlarda Kırımlı Türkler  göçe zorlanmış, binlerce Türk  göç yollarında öldürülmüştür.

1853-56 Kırım Savaşı’nda ise Kırım Türklerinin Osmanlı yanlısı oldukları varsayılmış, köyler talan edilmiş ve savunmasız insanlara işkence yapılmış, birçoğu öldürülmüş, göçe zorlanmışlardır. Boşalan topraklara ise Rus, Ukraynalı, Bulgar ve Almanlar yerleştirilmiş, Ruslar sistemli ve sürekli olarak Kırım Türklerine imha siyasetine devam etmişlerdir. Bolşevik devriminden sonra çok sayıda Kırım Türkü öldürülmüştür.

26 Aralık 1917 tarihinde Kırım Tatar Milli Kurultayı, Kırım Halkının bağımsızlıklarını ilan etmişler, Milli bayraklarını ve Numan Çelebi Cihan’ın “Ant Etkenmen” adlı eserini Milli Marşları olarak kabul etmişlerdir.

Birinci Dünya savaşından sonra 1920 yılında durum değişmiş 10 Ekim 1921 yılında muhtar Sovyet Cumhuriyetleri arasına katılmıştır.

1920-22 yılları arasında yapay olarak yaratılan açlık felaketi sebebi ile çok sayıda Kırım Türkü açlıktan ölmüş, bir çoğu da göç etmek zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal Atatürk tarafından gönderilen yardım gemileri, Ruslar tarafından engellenmiş buradaki Türklere ulaştırılamamıştır.

İkinci Dünya Savaşı öncesi Almanların da Ruslar gibi Kırım’a dair planları vardı. Bu planlar çerçevesinde 1941 Ekim ayında Kırım’a girdiklerinden itibaren 30 Kasım 1941’e kadar, Akyar (Sivastopal) dışında kalan tüm Kırım topraklarına hakim olmuşlardı. Sovyet askerleri de bölgeden geri çekilirken büyük bir katliama girişmişlerdir. Rusların çekilmesini fırsat bilen bir kısım Kırım Türk aydını, Almanlar ile temasa geçerek Kırım’da bağımsız bir devlet kurmak için işbirliği yapmışlardır. Almanlar Kırım Türklerinden gönüllü askerler alarak “Nefsi Müdafaa Taburları” kurarlarken buna karşılık bir kısım Kırım Türk’ü de “Sovyet Kızıl Ordu” saflarında savaşa katılmışlardır. Kırım Türklerinin Sovyet Kızıl Ordusunda ki büyük başarılarına rağmen, Ruslar 1943 senesinde Alman ordularına karşı galibiyet kazanırlar ve 10 Nisan 1944 senesinde yeniden Kırım’a hakim olurlar. Kırım Türklerini Almanlarla işbirliği yaptıklarından dolayı vatana ihanet ettiklerini ilan ederek Kırım Türklerini katlederler ve bölgede etnik temizlik yapmaya devam ederler.

Bu arada Almanlar da boş durmamış binlerce Yahudi, Karaim, ve Kırımçak Türkünü kurşuna dizmişlerdir.

Sürgün operasyonunun yürütülmesi için Beriya komutasındaki NKVD kuvvetleri görevlendirilir ve 18 Mayıs 1944’de saat 03.oo civarında operasyon başlar. Potansiyel tehlikeli olanlar tutuklanır. Kırım Türklerinin evine zorla girilir. 15 dakika içinde bulundukları yerlerin meydanında toplanmaları söylenir. Ne olduğunu anlamayan Kırım Türklerine insanlık dışı hareketler sergilenir ve bazılarını kaçmaları için serbest bırakıp arkalarından kurşun yağdırılır. Sürgüne gönderilenler arasında Kızıl Ordu mensubu Kırım Türk askerleri de bulunmaktaydı. Kırım Türklerinin üç gün içinde tamamen vatanlarından sürgün edilmesi 19 Temmuz 1944’te bir törenle kutlanırken “Arabat” adlı bir köyün boşaltılmadığı haberi gelir. Kabulov adamlarına 2 saat içinde orada tek bir Kırım Türkü’nün kalmaması yönünde emir verir ve oldukça büyük bir eski gemiye bindirilerek, mahzene kapatılırlar. Gemi denizin en derin yerine getirilerek ambar kapakları açılır ve gemi içindeki insanlarla birlikte batırılır.  

19 Şubat 1954 senesinde Sovyetler Birliği, Kırım’ı Rusya SFSC çıkararak Ukrayna SSC bağlamıştır.

“Kuruşçevin” Stalin’in ölmesi ile iktidara gelmesinden sonra 28 Nisan 1956’da Kırım Türkleri serbest bırakılır. Ancak Ekim ayı sonuna kadar Kırım Türklerinin Kırım’a komşu olan Zaporojye bölgesine yerleşmeleri Sovyet yetkililerin hoşuna gitmemiş 15 Aralık 1956 yılında çıkardıkları bir kanunla, Kırım Türkleri, Ahıska Türkleri ve Volga Almanlarının Ukrayna’ya ait Zaporojye, Herson, Odessa, Nikolayev, Kırım ve Zakarpat bölgelerinde yerleşmeleri yasaklanmıştır.

Ukrayna’ya bağlı bir bölge  olan Kırım, 12 Şubat 1991’de Ukrayna Cumhurbaşkanı L. Kravchuk’un imzasıyla tekrar özerk SSC haline getirilmiş, Sovyetler birliğinin dağılmasından sonra bağımsız bir cumhuriyet haline gelen Ukrayna’ya bağlı özerk bir cumhuriyet olmuştur ve Kırım Türkler ’inin sürgünde dönmesine izin verilmiştir. 30 Haziran 1991 tarihinde Kırım Tatar Milli Meclisi yeniden Kırım Ulusal Marşını (Ant Etkenmen) ve Kırım Ulusal Bayrağını kabul etmiştir. 18 Mart 2014  yılında yapılan bir referandum ile Ruslar tarafından ilhak (egemenlik altına alınmak) edilmiştir. Kırım’ın ilhakından hemen sonra düzenlenen protestoda, işgalciler göstericilere karşı çok büyük cezalar vermiş, birçok insan kaçırılmış, bazıları ise ölü bulunmuştur. Günümüzde de Kırım Türklerinin kültürel hakları tanınmamakta, baskılanmakta, asimilasyon çalışmaları  devam etmektedir...

Bir kanlı ağıt söylenir şimdi Kırım’da,

Biz duyarız Kırım’ın öldüren feryadını,

Bir  büyük destanla birlikte yeniden yazacağız,

Kırım topraklarına Kırım Türkü’nün adını.

                                                 Y. B. Bakiler..

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum