ŞİDDET İNSAN ONURUNA YAKIŞIR MI?

ŞİDDET İNSAN ONURUNA YAKIŞIR MI?

ŞİDDET İNSAN ONURUNA YAKIŞIR MI?

A+A-

 

Toplumumuzda aslında hiç eksik olmadı şiddet. İnsanların üzerine bir karabasan gibi çöken maddi ya da manevi buhranın dışavurumu bir bakıma şiddet. Kadına şiddet, çocuğa şiddet, hak arayana şiddet, göstericiye şiddet, öğretmene şiddet, doktora şiddet… Çözüm yerine kullanılmaya çalışılan ancak gerçekleştirildiğinde daha vahim sonuçlar doğuran ilkel yöntem…

21. yy.da hâlâ şiddeti konuşuyor olmamız, belki de insanlığın bu konuda yeteri kadar mesafe alamadığının bir sonucudur. Dünyamızda bugün hâlâ çıkarlar savaşlarla korunmaya çalışılıyorsa, devletler güvenlik nedenleriyle bütçelerinin büyük kısmını silahlanmaya ayırıyorsa, şiddet devletler eliyle sahneye koyulmaya devam edilecek demektir. Yine siyasi istekleri kabul ettirmek adına terör eylemleri ile insanların canına kasdedenler var oldukça şiddet, farklı şekil ve görünümlerde, dağlarda şehirlerde, yollarda, ovalarda kol gezecek demektir. Ediyor da...

….

Demokratik toplumlarda en medeni hak arama yolları insanlara gösterilmiştir. Çeşitli sebeplerle mağdur edilenler, hak gasbına uğrayanlar, hakarete maruz kalanlar için devletler adalet sistemini kurmuştur. Herkesin hak arama ve şikayet hürriyeti anayasal güvence altına alınmıştır. İnsanlar ilgili yerlere başvurarak hak arayabilir ya da şikayette bulunabilirler. Bu sistem, belki bazı nedenlerle ağır işliyor ya da işletiliyor olabilir. Ama devlet adaleti er ya da geç teslim edecektir. Bu inancımızı korumak zorundayız.

Ülkemizde son zamanlarda kamu personeline yönelik şiddet durmak bilmiyor. Özellikle sağlık ve eğitim gibi bir ülke için hayati önem taşıyan alanlarda çalışanlara yönelik şiddetin dozu iyice arttı. Gün geçmiyor ki haberlerde bir doktorun dövülmesi hatta öldürülmesi; geleceğimizin teminatı çocuklarımıza eğitim veren öğretmenlerimizin darp edilmesi haberlerine bir yenisi eklenmesin. Kendilerince haklı gerekçelerle öğretmen ya da doktorlara saldıranlar öfkelerini, görev başındaki personelden çıkarmaya çalışıyorlar.

3 Mayıs’ta ilçemizde bir öğretmenimizin evinin önünde öldüresiye dövülmesi de şiddetin geldiği son noktayı daha açık gözler önüne sermektedir. Çeşitli haber kaynaklarından olayın muhtemel sebeplerini okuyoruz. Burada elbette bu menfur olayın sebepleri üzerine duracak değilim.  Ama böylesi bir vahşetin hiçbir haklı gerekçesinin olamayacağını da bilmenizi isterim. Ülkemize erdemli insanlar kazandırmaya çalışan öğretmenlerimize kudurmuş bir öfkeyle saldıranların, sizce haklı gerekçeleri olabilir mi? Çözümü kendi yöntemleriyle aramaya çalışan bu gibi tiplere sadece kanunlar değil toplum da karşılık vermelidir. Çünkü bugün öğretmenimizin, doktorumuzun başına gelenler yarın bir başkasının başına gelebilir.

Öfkenin yeşerdiği yerde sevgi, anlayış ve sabrı büyütemeyiz. Öfke, şiddetin en büyük tetikleyicisidir. Öfkeyi diri tutan toplumlar, daima cinnet geçirmeye, kavgaya, kargaşaya mahkûm olurlar. Haksızlığa uğradığımızı düşünüyorsak, hakkımızı aramak için hangi haklarımızın olduğunu iyi bilmeliyiz. Her şeyden önce konuşmaya, tartıştığımız insanla diyalog kurmaya çalışmalıyız. Konuşma ve diyalog imkânları kalmamışsa o zaman hak arama yollarına başvurmalıyız. Unutmayın, şiddet bir hak arama yöntemi değildir. Şiddet, uygulayan için de, maruz kalan için de vahim sonuçlar doğurmaktadır. Bu hataya düşmeden önce şu sese kulak veriniz: Şiddet insan onuruna yakışır mı?

 

 

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.