Hasan YİĞİT

Hasan YİĞİT

“OKU, ANLA ve YAŞA!”

A+A-

İlk emri “Oku!” olan bir dinin mensuplarıyız. Milli açıdan da temelimizde okuyana özel payeler veren bir ecdadın torunlarıyız. Milli ve manevi alanlarda okumuşluğuyla akil insan olanlar hep ayrıcalıklı tutulmuş, saygı ve itibar görmüşlerdir. Herkes onlara imrenmiş, benzemeye çalışmıştır.

Çok dikkat çekicidir ki ilimde ne zaman kendimizi göstermişsek kurduğumuz devletler en muhteşem dönemlerini yaşamışlar, aksi halinde maalesef bu açığı birbirine düşerek kapatmaya çalışmış, akabinde de parçalanmış ve yok olup gitmişlerdir.

Bizim burada bahsettiğimiz ilim ve ilmin kapısı “Okuma”, şüphesiz bugün sadece sınıf geçmeye dayalı bir mantık ve mantalite değil, insana değer katan, kendini ve çevresini daha iyi tanıyıp sağlıklı ilişkiler kuran, problemleri isabetli yorumlayıp hayatını kolaylaştıran, dünyevi ve uhrevi konularda eksiklerini tamamlayıp huzur ve mutluluğun şifrelerini öğreten bir temelden bahsediyoruz. Bu temelin harcı kitaplar daha doğrusu faydalı kitaplardır.

Yarım asır geriye gittiğimizde daha şuurlu bir okuma alışkanlığımız olduğunu görüyoruz. İnsanlar, hele öğrenciler kısıtlı imkanlarla elde ettikleri birkaç kitabı en kıymetli varlıkları gibi muhafaza eder, elbette severek de okurlardı.

Bugün imkanlar artmış lakin serbest kitap okumanın ruhu ve heyecanı azalmıştır. Bu alışkanlığımız iyice törpülenmiş, neticede birbirini anlamaya değil anlamamaya çalışan insanlar çoğalmıştır.

Lütfen bulunduğunuz ortamlarda ve çevrenizde kullanılan dile kulak kabartınız. Büyük bir kesimin durumun ve konunun özüne ters kelimelerini, argo konuşmalarla işin sosyal boyutunu fark edeceksiniz. Bir kısmının kavga, gürültü ve hatta yaralama, öldürmelere kadar vardığına şahit olacaksınız. İşte bu noktada; insanların artık iyice fukaralaşan kelime hazinesi ve kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerde de kaba söze ve davranışa başvurması ön plana çıkmaktadır.

İnsanların karnı ile beynini aynı anda doyurmazsanız onu tek kanatla uçurmaya çalışmış olursunuz. Halbuki bu teorik olarak da pratik olarak da mümkün değildir. Bu sebeple gerek aileler, gerekse devletimiz çok daha ciddi ve samimi anlamda tedbirler almalı, geliştirmelidir. Mesela yaz ayları bu önemli konu için büyük bir fırsattır. Şöyle ki büyük firmalar, markalar, işveren kesimi teşvik edilmeli; onların düzenlenecek kampanyalar çerçevesinde dağıtacağı kitaplar vergiden düşürülebilmelidir. İnsanları faydalı kitaplara alıştıracak böyle bir kültür hamlesi sonucu ekonomik ve sosyal kalkınmanın nasıl ve ne kadar daha kolay yakalanacağı görülecektir. Aksi takdirde bireyleri ne kadar iş sahibi yaparsanız yapınız; eğer bunun yanında böyle fikir ve çözümler geliştirmezseniz gün geçtikçe zaten iyice kozmopolitleşen sosyal yapımız güç kaybetmeye devam edecektir.

Ailelere de düşen sorumluluklar var elbette. Yaz döneminde çocuklarıyla beraber faydalı bilgiler ihtiva eden eserleri elden düşürmemelidir. Kaldı ki birçok eser farkında olmadan çocukların okul hayatını da kolaylaştıracak niteliktedir. Yeter ki onlara ulaşılabilsin. Meyve ve sebze alırken gösterilen titizlik ruhun gıdası mahiyetindeki kitaplara da gösterilsin. Kitap okumak boş zamanların alışkanlığı olarak değil, temel ihtiyaçlardan biri olarak ön planda tutulsun.

Bafra’mız “Kitap Kültürü” konusunda zengin potansiyele, hazineye sahip, ülkemizin nadide köşelerinden biridir. Ancak bu hazinenin ortaya çıkarılması için geniş çaplı gayretlerin kesintisiz olması gerektiği de aşikârdır.

Bütün amaç ve hedefimizi devletimiz ve milletimizin istikbalinin daha parlak olması, istiklalinin halel görmemesi içindir.

Gayret bizden, Tevfik Yüce Mevla’dandır.

Yeniden görüşmek ümidi ile Allah (c.c.)’a emanet olunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.