Editör

Editör

ACININ DA ACISI VAR

A+A-

Bir ümit dünyası... Gözlerinden yaşlar dökülerek el açtı ve onu yaşat! Dedi.  Kanser hastasıydı eşi. Çaresizlik içinde her geçen gün mum gibi eriyen eşine bakarak,  Yarabbi O’nu yaşat! demekten başka hiçbir şey söyleyemiyordu. Mecali kalmamıştı. Umutsuzluk karanlık gibi kaplıyordu her yanını.

 

Yıllardır her çileye beraber göğüs gerdiği, can parem dediği eşine ömrünü adamıştı. Onsuz olmaktansa yokluğuyla yok olmak daha iyiydi. Boğazında düğümleniyordu geçmişin izleri.

 

Can verende, canı alan da Allah’tı.. Dualara, yakarışlarla cevap veren O. Ancak ondan medet bekliyordu. Hayrı da şerri de bilen O. Takdir dairesinde kader tecelli edecekti.

 

Dünya bir sahne değil miydi? Bu sahnede niceler şahtı, padişahtı, sultandı… Ama hepsi geldi geçti. Devrildi tahtları, saltanatları. Bunun farkındaydı ama kabullenmek oldukça zordu. Herkesin dilinin altındaki ölüm denen korku, onun da kollarına sarılıvermişti. Er ya da geç koparıp alacaktı en değerli varlığını, sevdiğini bunu biliyordu.

 

Bu olumsuzluklar içinde günlerce uykusuz kalan, yorgunluktan ağırlaşan bedeni ayaklarına tonlarca yük haline gelmişti. Göz kapakları saatlerce kapanmak üzere derin bir uykuya daldı. Rüya âleminde buldu kendini. Uzun bir yolda yürüyordu rüyasında. Yürüdüğü yolun her iki yakasında evler sıralanmıştı. Sağa sola bakınarak yolda yürümeye devam ediyordu. Evlerin hiçbirinden ses gelmiyor, canlı bir mahlûkatın izine rastlamıyordu. Yolda ilerledikçe kalp atışları hızlanıyordu. Güpegündüz birden hava karardı, sanki sahne ışıklarının kapanması gibi... Birden durakladı, sağa sola bakınmasına rağmen zifir karanlıkta bir şey göremiyordu. Korku ve panik içinde bağırmaya başladı. Sonra bir ışık belirdi. Işığın ardından bembeyaz yüzlü biri, karşıdan çıkageldi. Elinde bir kitap vardı ona uzattı ve bir anda beyazlar içinde kayboldu.

Merakla kitabı açtı ve okumaya başladı. Bir zamanlar her şeyin derdi var; ölümün bile! diyen Lokman Hekimin kitabıydı. Merhem bekliyordu derdine; kitabın içine düşmüştü adeta. Sevdiğimin çilesi son bulacak, dermansız canı can bulacak, şifaya kavuşacak diye ümitlenmişti. Birden hastanede yapılan anonsla irkildi ve uykusu bölündü. Rüyanın etkisinde kalmıştı ki, hay aksi, anonsun zamanı mıydı? Dedi. Eşinin yanına gitti son haline baktı doktorlar  başında “bir ümit diyerek, ellerlinden gelen her şey yaptıklarını bir bakışla anlatmaya çalıştılar.”  O da büktü boynunu.

Eşinin yatmış olduğu hastane odasının karşısında bir oda daha vardı. O odanın kapısını açık görünce refakatçiye : “Geçmiş olsun Allah şifa versin.” Dedi. “Hastane kantinine gideceğini ifade ederek çay ısmarlayabileceğini” söyledi. Kantinde önce tanıştılar, dertlerini anlattılar birbirlerine. İkisinin de gönlü mahzundu. Gözyaşlarını içlerine akıtarak sevdikleri için her fedakârlıkta bulunabileceklerini dile getiriyorlardı.

Bu sohbeti işiten kantinin çaycısı yanlarına geldi. Geçmiş olsun dedi. Ve size bir hikâye anlatayım da dinleyin, bir yandan da çaylarımızı yudumlarız dedi. Başladı anlatmaya:

“Tek oğlunu kaybeden üzüntü içindeki Doğu Türkistanlı kadın bir din adamına gider ve hangi duaları etsem, hangi büyüleri, sihirleri yapsam oğlumu bana geri getirir? diye sorar. Ona birkaç teselli sözü söyleyip, geri yollamak yerine; din adamı: “Bana asla acı tatmamış bir evden, bir hardal tohumu getir. Onu, senin yaşamından acıyı yok etmek için kullanacağız” der. Kadın hemen bu büyülü tohumu aramaya başlar. Çok güzel, kocaman bir evin önüne gelir ve kapıyı çalar.

Asla acı yaşamamış bir ev arıyorum. Burası öyle bir yer mi? Bu benim için çok önemli diye sorar. Onu içeri alırlar ve sen yanlış yerdesin diye söze başlarlar. Daha sonra son günlerde başlarından geçen tüm trajik olayları anlatmaya koyulurlar. Kadın kendi kendine düşünür. Bunlar benden daha acılı, bunlara birinin yardımcı olması gerekir. Ve orada kalıp onlara yardımcı olmaya karar verir. Daha sonra başka evler aramayı sürdürür, acısı olmayan. Ama nereye gitse her birinden acı dolu binbir hikâye duyar. Ancak insanların acılarını azaltabilme işine öylesine kendini kaptırır ki neredeyse oğlunun acısını ve onu unutturacak olan hardal tohumunu aramayı unutur. Böylece yavaş yavaş acı onun yaşamından çıkar gider...”

Acının da acısı vardır. Önemli olan acıya göğüs gerip, elden gelen şeyleri yapıp gerisini takdir dairesine bırakmak en doğrusu. Her nefis bir gün ölümü tadacaktır Asileşmek veyahut kadere karşı gelmek hiçbir şeyi değiştirmez. Acıları hissedip en aza indirmek için sevgiyi kullanmak en güzel ilaçtır. Sevgi acıları yok eder, panzehirdir. Allah hasta olanlara şifa versin.

Saygılarımla, hoşça kalın...!

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.