BİRBİRİMİZE KARŞI NEDEN BU KADAR ÖFKELİYİZ? 

Şükran AKGÜN

Bu hafta yazımı; kadın- erkek ayrımı yapmadan, insan olma sıfatımızla kaleme alacağım.
İnsan olma sıfatımızla ele alacağım çünkü belli bir süredir fark ediyorum ki kimin gücü kimin gücünden üstünse daha doğrusu kimin gücü kime yetiyorsa, herkes kendi çapına göre karşısındakine zulüm ediyor, ahlaksızlığına hız kesmeden devam ediyor. Belki bir çoğunuz “insanın fıtratında bu var” diyebilir. Ancak ben fıtrattan ziyade insanların birbirlerine neden bu kadar öfkeli olduklarını merak ediyorum. Zira ne dizilerde ne gerçek hayatlarda ne birbirimizi öldürmekten vazgeçtik ne birbirimizi aldatmaktan ne de entrikalardan. 

Peki birbirimize karşı neden bu kadar öfkeliyiz?

X X X 

Neden eşlerimizi, sevgililerimizi vuruyoruz mesela? Ya da neden birbirimizi aşağılıyoruz buna gereksinim duyuyoruz? Kadın daha başarılı daha mağrur bir adamamı aşıktı? Yoksa Freud’un teorisi gibi adam daha beşikteyken güzel bir kız tarafından mı dalga geçilmişti? Çünkü öyle görülmekte ki bu cinayetleri işlerken, bu kavgaları ederken kendimizce birbirimizi aşağılarken oldukça öfkeli ve oldukça çirkiniz. 

Ha işte tamda burada insan fıtratı devreye giriyor. Çünkü hiçbirimize fıtratımız gereği kendimizce küçük gördüğümüz bir insandan daha aşağıda olduğumuz söylenemez.  Bu durumda sanki insana karşı duyulan öfke şeytanı kışkırtıyor, yerin altında var olan tüm diğer duygularla entegre oluyor tekrar basit, gizli, karmaşık olarak ortaya çıkıyor.  

Öyle görülmekte ki tek sorun hakimiyet…

X X X 

Güç kendisindeyken de para kendisindeyken de gazete sahibiyken de editörken de editör yardımcısıyken de öfkeliyiz. 
Bakanken de hâkimken de öğretmenken de siyasetçiyken de bir oyuncuyken de öfkeliyiz. 
Yarış atları, yatlara, şirketlere, holdinglere sahipken de şirket yöneticisiyken de rektörken de profesörken de öfkeliyiz. 
Neye sahip olursak olalım hep öfkeliyiz… 
Evet evet tek sorun birbirimiz üstün de hakimiyet kuramamak.

X X X 

İnsanların fıtratında olan buydu. Kimin gücü kime yetiyorsa ya da daha amiyane tabirle kim kimi gözünü kestiriyorsa onun üzerinde hakimiyet kuramadığımızda  ya öldürüyoruz ya sataşıyoruz ya da iftira atarak acımasızca yaftalayarak kendimizce öfkelerimizi tatmin ediyoruz. 
Düşünsenize, hava olayları haricinde hemen hemen her şeyi güçlü olanlar yönetiyorken bu öfkenin açıklaması başka ne olabilir ki? 
Yoksa hakimiyet, öfke, güç birbirleriyle dost muydu? Daha doğrusu hakimiyet duygusu ile öfke, gücün beraberinde gelen hayaletler miydi?
Ne kadar saçma öyle değil mi?

X X X 

Tabi bir de diğerlerine öfkelenmelerimizin, kazanmak uğruna bu kadar ahlaksızca yol almalarımızın bir diğer sebebi, kendi hayatlarımızı kurarken; ilişkilerimizde, hayranlık duyulan, sadakatli, örnek gösterilen şatafatlı insan karakterine bürünürken bunu o kadar çok vurgulu yapıyoruz ki karşımızdakilerin basitliğine, hatalarına, ahlaksızlığına değil kendi üstünlüklerimize odaklanıveriyoruz. Aslında daha da öfkeli olmamızın sebebi kendi dünyalarımızda ki üstünlüklerimizi korumak. 

X X X 

İnsan için hayat; çetin, zor ve aralıksız bir mücadele. Ve devasa boyutta güç ve cesaret gerektiriyor. 
Oysa ki çetin, zor ve aralıksız bir mücadele de bize lazım olan tek şey özgüven. Özgüven yoksa, beşikte ki bebekten farklı bir yanımız yok. Ancak yine bu konuda da inanılmaz bir problemimiz var.
“Özgüveni en kısa zamanda nasıl kazanabilirim?”
Çözüm; güç ile, para ile, unvan ile, rütbe ile, lüks evler, lüks araçlar ile. Elbette bunları kazanmak içinde yapılan tüm haksızlıklara karşı sessiz kalmamız,  bulunduğumuz mevkileri kötüye kullanmamız, insanlığımızı, ahlâki değerlerimizi, ananelerimizi yok sayarak birbirimizi aşağalamamız  yeterli.
İşte insan evladının gücünün beslendiği kaynaklar bunlar. 
Yetmedi mi alır ellerimize silah, bıçak birbirimizi öldürüp keseriz. 
Oda mı olmadı. İnsan evladı olarak kendi üstünlüğümüzü tehlikede bırakan diğer insanlara karşı protestomuzu gerçekleştirir AHLÂKSIZLIĞIMIZI ortaya koyarız!