LOZAN YAŞAYACAK MI YOKSA SEVR HORTLAYACAK MI?

LOZAN YAŞAYACAK MI YOKSA SEVR HORTLAYACAK MI?

Bir söz vardır bizde; ‘’Tarih tekerrürden ibarettir’’ derler.

A+A-

Yani tarih tekrar eder.Peki kimlerin tarihi tekrar eder.. Geçmişinden ders almayan milletlerin,geçmişini unutan, milli hafızası silinen,toplumsal refleksleri körelmiş özellikle de ‘’milli duygusu yok edilen’’ ulusların tarihi tekerrür eder.Ders almazsan, ders alıp önlem almazsan, geçmişte yaşanan sorunların gelecekte de yaşanması üstelik bu kez çok daha yıkıcı olması kaçınılmaz olur…

İşte Türkiye’nin bugün yaşadıklarının arka planında tam da bu tür bir ‘’geçmişten ders alamamazlık’’ durumu vardır. Ülkemiz maalesef ‘’toplumsal bellek kaybı’’hastalığına tutulmuştur.

Eğer bugün yani 2013 Türkiye’sinde, 1919 Türkiye’sinin sorunları yaşanmaya başlanmışsa, bölücüler, bebek katilleri baş tacı edilmeye başlanmışsa, yerli ’’ lawrence’’ler topraklarımızda cirit atmaya başlamışsa,devletin kurucusu Türk Milletinin 10 bin yıllık tarihi etnik kimlik tartışmalarına kurban ediliyorsa, emperyalist batı bizim idarecilere övgüler yağdırmaya başlamışsa bunun başka bir türlü izahı olamaz.Yakın tarihe şöyle bir göz atınca görürüz ki 1919 un işbirlikçileriyle 2013 ün işbirlikçileri hatta bunların ayak oyunları bile birbiriyle aynıdır.

Yıl 1918..Birinci dünya savaşı bitmiş Osmanlı imparatorluğu ve beraberindeki ittifak devletleri yenik düşmüştü.Galip devletler yenilen devletlerle barış antlaşmaları imzalıyor ve dünya savaşından kalan hesaplarını kapatıyorlardı.

Ancak dünya savaşının belki de ağırlığını ve yükünü en çok hisseden devlet olan Osmanlı bu barış furyasının dışında bırakılmıştı. Türk topraklarını nasıl paylaşacağına karar veremeyen vampirler önce bir ateşkesle Türk devletinin gardının düşmesini ve savunmasız kalmasını istemişlerdi. Ne de olsa uygar olan medeni olan, insan haklarını savunan ve insanlık onurunu en çok düşünen onlardı.

Rauf Orbay başkanlığındaki Osmanlı heyeti İngiliz Agamemnon zırhlısında 30 ekim 1918 de Mondros ateşkesini imzalayıp silahlarını teslim etti ve galip devletlere istedikleri her yeri işgal hakkı tanındı.Sadece bu kadar da değildi üstelik..Bu ateşkesle limanlar,gemiler,geçitler,yollar,tüm haberleşme araçları da itilaf devletlerine bırakıldığı gibi orduda terhis ediliyordu.Doğuda Ermenilere büyük Ermeni devleti hayalleri gerçekleşsin diye 6 il bırakılmasına karar verilmişti.

Türk milleti bir kez daha haçlı zihniyeti tarafından yok edilmek isteniyordu. Türklere , Osmanlı Beyliği'nin adeta Söğüt'teki kuruluş devri sınırları yeterli görülmüştü. Sevr ise bu uğursuz Mondros'un son durağı idi. Sevr'in ne olduğunu anlamak ve bugün aynı çorabı başımıza geçirmek isteyenlerin niyetlerini kavrayabilmek için, savaş öncesindeki Türk vatanını, kısa bir bakışla incelemek yerinde olur.

Savaşa katıldığımız 1914 de Osmanlı Devleti yaklaşık 3 milyon metre karelik bir coğrafyada egemendir. Irak bizimdir; Bağdat, Basra, Kerkük'te valilerimiz vardır. Halep, Hama, Humus, Lazkiye ve Şam ile Suriye, vilayetlerimizdir. Bugünkü İsrail Kudüs'ü, Lübnan Beyrut'u ile Filistin sancaklarımızdır. Suudi Arabistan, Hicaz vilayetimiz adını taşır. Mekke ve Medine, dört yıl boyunca, hala ve hala erişilemeyen saygımızın muhatabıdır. Körfez Emirlikleri, Yemen, Kıbrıs, Mısır ve Adalar fiilen olmasa bile bizim topraklarımızdır.

Peki ya Sevr nedir? Sevr; Osmanlı İmparatorluğu’nun sonu ve paylaşılmasıdır.Ama aynı zamanda Türklerden arındırılmış ve emperyalist ordular tarafından işgal edilmiş bir Türkiye’dir.Sevr ; Anadolu toprağının Ermenilere,Rumlara ve Kürtlere peşkeş çekilmesidir.

Sevr; Türk’ün idam fermanının yazılıp kaleminin kırılmasıdır. Sevr; emperyalizmin parçalama,Türk’ü yok etme planının kağıt üzerine dökülmüş halidir.Atatürk ve şehitlerimiz sayesinde de hep kağıt üzerinde kalmaya mahkum olmuştur.24 Temmuz 1923’te Sevr emperyalistlerin gözü önünde yırtıldı ve Lozan Antlaşması imzalandı.Lozan Türk ulus devletinin zafer ve kuruluş belgesi olarak tarihe geçti.

Emperyalizm ve uşakları açısındansa o gün gururlarının en ağır şekilde kırıldığı gün oldu. Ve yedikleri tokadı asla unutmadılar.

İşte 2013 yılının Türkiye’sinde yaşanan kavga ve oynanan oyunların tümünün ardındaki basit çelişki: Lozan yaşayacak mı yoksa Sevr hortlayacak mı?

Ülkemizde yaşadığımız son on yılın muhasebesini yaptığımızda ,ihanetinin boyutlarının kademe kademe özel sektörden kamu sektörüne kadar, her yerde kanserli hücreler şeklinde, devletin ve vatanın bütün alanlarına yayılmış olduğunu görüyoruz.Aslında bu ihanetlerin ekonomiden politikaya,kültürden aydın geçinenlere kadar her yanımızı sardığını artık fark etmekten ziyade, iğrenerek, tiksinerek ve nefret ederek yaşıyoruz.

Öyle olmasaydı, tarih gerçekten de tekerrür etmeseydi her şey nasıl bu kadar benzerlik gösterebilirdi.Türk Telekom’un satılmasının, başta Kuşadası limanı olmak üzere birçok limanımızın israile peşkeş çekilmesinin,otoyolların ihaleye çıkarılıp Araplara satılmak istenmesinin Mondros yada Sevr’den ne farkı var?

‘’Akil(siz) adamlar ‘’ saçmalığının damat Ferit dönemindeki Heyet_i Nasiha’dan ne farkı var?..

Sevr’in maddelerinden olan Osmanlı ordusunun terhisi ve silah bırakmasıyla ordumuzun itibarsızlaştırıldığı,denizlerimizde komutan bırakılmadığı günümüzdeki Ergenekon tertibinin ne farkı var?..

Atatürk ve silah arkadaşları için vatan haini ve idam fetvası veren Dürrizade Abdullah’la İzmirlilere dinsiz diyen diyanet işleri başkanının ne farkı var?

Her başı sıkıştığında yada ülkede toplumsal bir sıkıntı baş gösterdiğinde katar’a veya amerikaya giden ‘’ mübarek’’ iktidar sahibinin Amerikan mandası isteyen Wilson Prensipleri Cemiyetinin üyelerinden ne farkı var?

Akrabaları dağa çıkıp askerlerimizi şehit eden kendiside bu ülkede bakanlığa kadar yükselmiş bir siyasetçinin bebek katilini övmesinin Bağımsız Kürdistan için kurulan ve onun için çalışan Kürt teali cemiyetinin memurundan ne farkı var?

Günümüzün hainleriyle, geçmişin hainlerinin yaşadığı zaman kesiti farklı olsa da, onların bazı ortak yönleri vardır. Buna göre eski-yeni, ölü-diri bütün hainlerin buluştukları ortak nokta, Türklük düşmanı olmaları hususudur. Ayrıca bu hainlerin, batılı ülkelere yağcılık ve de yaltaklanmaları da en önemli ilkeleri arasındadır. Bu ülkeyi ve Müslümanların yaşadığı coğrafyayı lime lime etmek için hazırlanan BOP’un eşbaşkanlığı ile övünmenin Türk’e ve Türk milletine hizmetle ne alakası var?

Artık 1923 teki düşmanlarımızın yerini 2013 teki işbirlikçileri ve onların kendileri gibi satılmış mirasçıları aldı. Bakınız geçmişteki hainlerin yaşadıkları yerlere ve makamlarına...Bakınız, günümüzdeki hainlerin yaşadıkları yerlere ve kazançlarına...Bu mirasçılar ve beraberindekiler hala Sevr için mücadeleye devam ediyorlar. Milli devlet kalemizin surlarında her şeyi deneyerek delikler açmak içi uğraş veriyorlar.

Lozan bizim bağımsızlık bildirgemizdi. Aynı zamanda da bu memleketin tek egemen gücünün Türk Milleti olduğunu dosta düşmana kabul ettirdiğimiz temel belgemizdi.Bizim devletimiz savaş alanlarında kuruldu.Sınırlarımız da şehit olan vatan evlatlarının kanlarıyla çizildi.

Ey Türk milleti! Geçmişteki hainleri tepelemek ve de etkisiz kılmak, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde sağlanmış ve o hainler bu ülkeden kovulmuştur. Günümüzdeki hainlerin akıbetini ise, bizler hep birlikte belirleyeceğiz.

Sevr'de kurulan o idam sehpasını, kuranların başına nasıl geçirmiş isek...Bugün, o millet aynı millet, o şuur aynı şuur, o kan aynı kandır.

Allah’ım! İçimizdeki hainleri, münafıkları, zalimleri kahr-u perişan et! AMİN

Alparslan GÜREŞ

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.