KIRCALI;ÜLKEMİZE VE MİLLETİMİZE HAYIRLI OLSUN

KIRCALI;ÜLKEMİZE VE MİLLETİMİZE HAYIRLI OLSUN

AK Parti Samsun Milletvekili Av.Orhan Kırcalı Anayasa değişikliği maddelerinin görüşüldüğü Anayasa Komisyonunda söz alarak bir konuşma yaptı. Kırcalı konuşmasında “ Anayasalar istikrar belgeleridir.

A+A-

 Fakat anayasaların istikrar belgeleri olması, onların ilanihaye değişmeyeceği anlamına da gelmez. Tarihsel ve toplumsal koşulların değişmesine bağlı olarak onlar da değişirler, değişiklik yapılması zaman zaman da kaçınılmaz olmuştur.” Dedi.

AK Parti Samsun Milletvekili Av.Orhan Kırcalı Anayasa komisyonunda ilgiyle takip edilen konuşmasında şunları söyledi: anayasalar istikrar belgeleridir. Fakat anayasaların istikrar belgeleri olması, onların ilanihaye değişmeyeceği anlamına da gelmez. Tarihsel ve toplumsal koşulların değişmesine bağlı olarak onlar da değişirler, değişiklik yapılması zaman zaman da kaçınılmaz olmuştur. 1982 Anayasası da daha yapıldığı ilk günden bu yana değiştirilmesi istenen bir anayasadır. Bu Anayasa, akademisyenler, uygulamacılar, siyasi partiler, dernekler, sendikalar, basın-yayın organları tarafından da şiddetle eleştirilmiştir ve hâlâ eleştirilmeye de devam etmektedir.

AK Parti Samsun Milletvekili Kırcalı Anayasa komisyonunda yaptığı konuşmaya şöyle devam etti: 1982 Anayasası, hükûmet modeli olarak parlamenter sistemi, parlamenter modeli öngörmesine karşın, bu modelle bağdaşmayacak derecede cumhurbaşkanına geniş görev ve yetkiler vermiş, bu bağlamda cumhurbaşkanını yürütme erki içerisinde görev ve yetkili kılmıştır. 1982 Anayasası'nın 8’inci maddesi “Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından kullanılır.” diyerek iki başlı bir yürütme öngörülmüştür. Buna karşın Anayasa, cumhurbaşkanının sorumsuz olduğunu da öngörmüştür. Parlamenter sistemde ise cumhurbaşkanlığı, ülkenin ve milletin bütünlüğünü temsil eden, sembolik ve temsilî yetkilerin dışında bir yetkiye sahip olmayan sorumsuz bir makamdır. İç ve dış siyasetin temel belirleyicisi ise parlamentoya karşı sorumlu olan hükûmet ve onun başındaki başbakandır. 1982 Anayasası’nı yapan askerî yönetimin zihnindeki devlet başkanlığı makamı, parlamenter sistemde olması gereken sembolik konumun çok ötesinde, seçilmiş devlet organları üzerinde güçlü bir vesayet rolü oynayacak, partiler üstü bir makamdı. Bu makamın da gelecekte siyaset kökenli bir şahıs tarafından değil, tercihen eski bir asker veya Silahlı Kuvvetlerin güven ve onayına sahip bir sivil tarafından doldurulacağı hesaplanmıştı. Bu hesap nedeniyle 1982 Anayasası, cumhurbaşkanına parlamenter sistemle bağdaşmayacak genişlikte yetkiler vermiş, Anayasa’nın 104'üncü maddesinde cumhurbaşkanının yasama, yürütme ve yargı alanına ilişkin yetkilerini ayrıntılı bir şekilde sayma ihtiyacı hissetmiştir. 1982 Anayasası öncesinde de sonrasında da Cumhurbaşkanlığı seçimleri siyasi tarihimizde krizlerle, muhtıralarla, darbelerle, bildirilerle anılmaktadır. Çünkü seçilmişlerin üzerinde vesayet rolü oynayacak aday üzerinde uzlaşılmadığında, Cumhurbaşkanı adayları tehditlerle adaylıktan uzaklaştırılmıştır, Meclisin Cumhurbaşkanı seçememesi için gerekli her türlü manevralar yapılmıştır, hukuk skandallarıyla seçimler engellenmeye çalışılmış, “Siyaset kurumu cumhurbaşkanını seçemiyor.” gerekçesiyle cumhurbaşkanlığı seçimleri darbelerin gerekçesi yapılmıştır.

AK Parti Samsun Milletvekili Av.Orhan Kırcalı konuşmasını şöyle tamamladı: 11’inci Cumhurbaşkanının seçimi öncesinde de Çankaya üzerinden vesayet kurmaya alışık çevreleri yine bir telaş sarmış, “Tehlikenin farkında mısınız?" sloganlarıyla yapılan mitingler, 27 Nisan bildirisi ve 367 şartının dikte edilmesi karşısında dik duran AK PARTİ iktidarı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kriz olmaktan çıkartılması için Anayasa değişikliği yolunu açarak cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı sisteminde yürütmenin başı konumunda olan cumhurbaşkanı ve yasama organı genel seçimlerle belirlenmektedir. Yasama ve yürütme erkleri arasında oluşabilecek çekişmelerin çözümünün aracı da seçimdir. Demokrasi ve cumhuriyetin en bariz özelliği yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız olması yani hepimizin mutabık olduğu kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Yürütmenin yasamanın içinden çıktığı parlamenter sistemde kuvvetler ayrılığı zayıftır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde parlamento daha güçlüdür. Parlamentonun koyduğu kanunlar çerçevesinde icrai görev yapabilen, parlamentonun onayladığı bütçeyle sınırlı olarak halka hizmet eden, seçimle gelip seçimle gidecek olan cumhurbaşkanın diktatör olacağını iddia etmenin mantıki hiç bir izahı yoktur. Önerilen sistemde kanun koyma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinin tekelindedir. Meclis uygun ve gerekli gördüğü takdirde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenen alan veya konuda çıkaracağı kanunla düzenleme yapabilecektir. Böyle bir durumda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hâle gelmektedir. Özetle, düzenleyici norm koyma üstünlüğü Meclisin tekelindedir. Toparlıyorum, bitiriyorum hemen. Milletimiz 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili e-muhtıra ve Anayasa Mahkemesinin 367 olarak nitelenen garabet kararına karşı yapılan Anayasa değişikliğini 2007 referandumunda yüzde 68,95 “evet” oyuyla onaylamıştır. Cumhurbaşkanının doğrudan millet tarafından seçilmesine ilişkin düzenleme, bir taraftan vesayetçilerin müdahale zeminini ortadan kaldırmış, öte yandan hükûmet modelini başkanlık modeli yönünde tahkim etmiştir. Sayın Başbakanımızın deyişiyle zoru hemen yaparız, imkânsız ise biraz zaman alır. Bu Anayasa değişikliği de yüce milletimizin takdirine sunulacaktır. Ülkemize, milletimize şimdiden hayırlı olsun.

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.