Yüce milletimiz, tarih sahnesine çıktığı andan itibaren birçok devlet kurmuş, bunlardan birçoğunu da cihangir bir devlet haline dönüştürmeyi başarmıştır. Bu başarıda hiç şüphesiz ki Türklerin teşkilatçı ve devlet kurma vasıflarının yüksek oluşunun etkisi büyüktür. Osmanlı İmparatorluğu’nun küçülerek Anadolu coğrafyasına kadar gerilemesi ve burada can çekişmesi; Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türk milletinin yeniden ayağa kalkması ve yeni devletin temellerinin atılmasıyla son bulmuştur. Temeline “cumhuriyet” harcı atılan bu yeni devletin adı canla ve kanla “Türkiye Cumhuriyeti” olarak tescillenmiştir.

Çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı Devleti’nin güç kaybetmeye başlamasıyla, devletin bünyesindeki gayri milli ve diğer unsurların bir bir Osmanlıdan kopup gittikleri acı tecrübelerle sabittir. Osmanlının “millet-i sadıka” diye taltif ettiği Ermenilerin bile Osmanlı toplumundan âdeta öç alırcasına ayrılması ve yüzlerce yıldır bir arada yaşadığı Türklere Osmanlının en zayıf anında musallat olup, katliama girişmeleri, Atatürk’ün niçin “millî bir devlet” modeline sıkı sıkıya bağlı olduğunu çok iyi açıklamaktadır.

Demokratik açılım adı altında millî ve üniter devlet modelimize karşı girişilen taarruzların neticesinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir ve bütün olarak yaşaması acaba mümkün olacak mıdır? Bir kısım çevreleri memnun etmek adına; devletimize, en ağır bedelleri ödeyerek verdiğimiz bu adı dahi tartışmaya açmak tek kelimeyle Türk milletinin varlığına kast etmektir.

Cumhuriyetimizin 90. yılını kutladığımız bu günde devletimizin adı ve yönetim şekli üzerine yapılan her türlü tartışma ve fikir yürütmeleri millî birlik ve bütünlüğümüze karşı yapılmış menfi bir hamle olarak düşünüyoruz. Anayasamızın ilk dört maddesinde tanımlanan devletin adı, yönetim şekli, resmi dili, bayrağı ve başkenti ile ilgili yapılacak en ufak bir değişikliğin cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ve ilkelerine aykırı olacağı açıktır. Buna rağmen demokratikleşme adı altında önce kavramları tartışmaya açmak sonra değiştirmeye çalışmak suretiyle yapılan dezenformasyonun bütün milletçe bilinmesi gerekir. Andımızın da aynı taktikle kaldırıldığı akıldan çıkarılmamalıdır.  “Anayasamızın ilk dört maddesi ayet mi ki değiştirilmesin” türünden çıkışlar, yakınlarda cumhuriyetimizin temel nitelikleri ile ilgili kirli propagandaların da başlayacağının habercisidir.

Aziz Türk Milleti;

Cumhuriyetin 90. yılının gurur ve mutluluğunu yaşadığın bu günlerde demokrasi havarilerince sinsice kuşatılıp “demokrasi, özgürlük, barış, kardeşlik” zırhları altında lime lime edilmek, kolsuz kanatsız bırakılmak istendiğini asla unutmamalısın! Şimdi bunca tehlikenin farkında olarak cumhuriyetimizin 90. yılını daha bir şevk ve gururla kutlamalı, cumhuriyete her zamankinden daha sıkı sarılmalısın.

Yüce milletimizin Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu M. Kemal Atatürk başta olmak üzere cumhuriyete kan veren can veren bütün şehitlerimizi, gazilerimizi saygı şükran ve rahmetle anıyoruz.

Bafra Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı