AHMET ANAPALI BAFRA55 DE...

AHMET ANAPALI BAFRA55 DE...

TARİHE TANIK OLUNTBMM’yi Sultan Vahideddin mi Açtırdı?

A+A-

PADİŞAH VAHİDEDDİN HAN, SAVAŞ BAKANI FEVZİ ÇAKMAK PAŞAYA EMRETTİ;

     “PAŞAM GİT, SEN DE ANKARAYA GİT… BURADA YAPILACAK BİR  İŞ KALMAMIŞTIR”
 
     Her şey, 30 Ekim 1918 de imzalanan Mondros Ateşkes antlaşması gereği, 15 Mayıs 1919 Perşembe günü İzmir’in Yunan askerleri tarafından işgali ile başladı. 
 
    Mustafa Kemal Atatürk’ün hatıralarından ve Nutuk’tan anladığımız kadarıyla Mustafa Kemal Paşa'nın paravan bir vazife ile Samsun’a çıkması ve bu vazifenin Padişah  Mehmet Vahideddin Han tarafından bilinmesi  ve devrin  Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa tarafından onaylanması artık herkes tarafından bilinen bir hakikat… 
 
    İzmir’in işgalinden bir gün sonra, İngiliz deniz subayı John Bennett Godolphin tarafından verilen vizeyi cebine koyarak (Evet yanlış okumadınız Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıkmak için İngilizler'den izin almıştır.) 16 Mayıs 1916 da Bandırma vapuru ile Samsun’a doğru yola çıkan 9. Ordu müfettişi ve Padişah Vahideddin Han'ın Fahri Yaveri  Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919 pazartesi günü Samsun’a varır. 
 
     Sonra hepimizin bildiği gibi, Havza, peşinden 22 Haziranda Amasya, 23 temmuzda Erzurum, 4 eylülde Sivas kongreleri ve en nihayet 23 Nisan 1920 de Ankara’da Hacı Bayram Veli Camiinde okunan Kur’an-ı Kerim, kesilen kurbanlar, Hatm-i Buhariler ve padişaha bağlılık yeminlerinin akabinde  açılan   Türkiye Büyük Millet Meclisi… 
 
        27 Nisan 1920 açılışın 4.günüdür. Mecliste bir hareketlilik vardır. Meclis kürsüsünde meclis başkanı sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa şunları söyledi;
 
     ...Efendim resmi görüşmelere geçmeden bir şey arz etmek istiyorum. İstanbul’dan Harbiye Nazırı Fevzi Paşa hazretleri (Mareşal Fevzi Çakmak) Ankara’ya girmek üzereler. Eğer tensip buyurursanız meclisimizden bir heyet Fevzi paşa hazretlerini karşılamak üzere yola çıksın. (meclisten hep beraber karşılamaya gidelim sesleri) Mustafa Kemal, peki efendim o halde bütün meclis olarak hep beraber karşılamaya gidelim. Bu sebeple meclisi tatil ediyorum dedi. Ve hep beraber kendi ifadesi ile padişahın emri üzerine Ankara’ya  gelen Harbiye Nazırı (Savaş Bakanı) Mareşal Fevzi Çakmak’ı karşılamaya gittiler. 
 
     Meclis aynı gün öğleden sonra saat 16.00 da meclis başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında açıldı. İlk olarak söz alan Konya milletvekili Abdulhalim Çelebi Efendi, meclisteki milletvekillerinden oluşan bir heyetin İstanbul’a gidip hem padişaha bağlılıklarını bildirip hem de İstanbul’daki mevcut durumu gözlemlemesini teklif etti. Bunun üzerine Erzurum milletvekili Celalettin Arif bey; 
 
 “… Müsaade buyrulur mu efendim.? Fevzi Paşa Hazretleri hadiselerin mahallinden teşrif etmişlerdir. Vakaları gözleri ile görmüşlerdir. Yaşadıklarını lütfen bizimle paylaşsınlar. "
 
    İstanbul’a gitme işini bilahare görüşürüz.” Dedi. Bu arada,  Mustafa Kemal Paşa’nın odasında istirahat eden Harbiye Nazırı Fevzi Paşa, meclis görüşmelerinin yapıldığı yere girdi. Alkışlar eşliğinde kürsüye çıktı. Ve Hemen hemen hiç kimsenin bilmediği şu tarihi konuşmasını yaptı;
 
    “Sevgili mebus arkadaşlar; Söze başlarken İstanbul’un esaret muhitinden kurtularak Ankara’nın hür muhitine geldiğimden dolayı Cenab-ı Hakk’a hamd ve şükür ederim. (Şiddetli alkışlar) Ve beni böyle karşılayan sizlere de teşekkür ederim. Efendiler, gerek padişahımız efendimiz hazretleri, gerek bendeniz, beşyüz senelik bakir payitahtımızın ilk defa düşman tarafından işgali faciasını görmek bedbahtlığına uğramış felaketzedelerdeniz.
 
    İstanbul’un işgal edildiği gece İngilizler arabalarla, İstanbul’a Üsküdar ve Beyoğlu’na bahriye askerleri çıkartarak tüm ehemmiyetli yerleri tuttular. Şehzadebaşı’ndaki yatakhanelerinde uyuyan bir askeri birliği taradı. Canlı kalan askerleri dışarıda halkın gözü önünde öldürdü. (Meclisteki milletvekillerinden kahrolsunlar sedaları)
 
    O sırada İngilizler, Harbiye Nezaretini işgal ederek benim makam odama kadar
 süngülü neferlerini soktular ve onlar tarafından belirlenen emirleri vermemi istediler. Göğsüne düşman süngüsü dayanmış bir harbiye nazırı, İstanbul’un hür ve makam-ı hilafet olmak meziyetini kaybettiğini görmüş ve bakan olmak sıfatı ile çok üzülmüştüm. 
 
    Bu konuda derhal sadrazama (başbakana) malumat verdim. Bakanlar Kurulunun toplanması emrini verdi. Ben de bu toplantıya odamın içinde ve dışında bulunan 400 İngiliz askerinin ve onlarla iş birliği yapan Ermeni ve Rum vatandaşların  arasından nefret dolu bakışları altında katılmak üzere Bakanlık binasından çıktım. (Kahrolsunlar sadaları) Hükümet de askerlerimizin şehit olması noktasında lazım gelen protestoyu yazmada geç kalmadı. Bir gün sonra Padişahımız efendimizle görüşmek üzere Cuma selamlığına gittim. 
 
    Yozgat milletvekili İsmail Fazıl Paşa sordu; “Hangi camiye paşam ?”     Fevzi Paşa (devamla) 
 
    “…Beşiktaş Yıldız’da Hamidiye Camii’ne efendim. Namazdan evvel padişahımız bendenizi kabul ettiler. Fevkalâde üzgün bir halde bulunuyorlardı. Bana dediler ki; 
     …Ben bugün böyle müthiş bir azap içinde camiye gelmek istemiyordum. Fakat halife olmam veçhiyle bu Cuma selamlığı bana bir dini mükellefiyet. 50 yıllık bir yıkımın enkazı altında kalmak ta bana çok ağır geliyor. Bu enkazın altında ezildik. Diyerek üzüntüsünü dile getirdi.
 
    Ertesi hafta padişahımız beni Cuma selamlığında tekrar karşıladı ve buyurdu ki , “-PAŞAM AMAN ANADOLU İLE İRTiBATI TEMİN EDİNİZ”.Ben de dedim ki efendim irtibat hazırdır. Fakat İngilizler sıkıntı çıkartıyor. Bu sözüm üzerine zat-ı şahane bana;
 
     “…Olsun siz sakın Anadolu ile irtibatı kesmeyiniz” buyurdular. 
 
    Arkadaşlar İngilizler bizden ve padişahımız efendimizden Anadolu harekâtını ve Kuva-yı Milliye’yi inkar ve reddetmemizi istediler.Biz bunu kabul edemedik ve etmedik de … Çünkü Kuva-yı Milliye’yi reddetmek doğrudan doğruya halkı reddetmek demektir. Biz bunun farkındaydık. Sonra dediler ki siz ve padişahınız Kuva-yı Milliye’yi reddetmezseniz bütün yolları keseceğiz. Anadolu’ya giden tüm buğdaylara el koyup yalnızca bize yakın olan Ermeni ve Rum halka buğday verir. Türk halkını açlığa terk ederiz. Hükümet olarak biz ve Padişahımız buna rağmen Anadolu harekatı ve Kuva-yı Milliye aleyhinde en küçük bir söz söylemedik. Zinhar söyleyemezdik.(meclisten kahrolsunlar sedaları)
 
    PADİŞAHIMIZ ANKARA’NIN ZAFERLERİYLE SEVİNİP, BAŞARISIZLIKLARI İLE HÜZÜNLENMEKTEYDİ.
 
    O sıralarda hepinizin malumu olduğu üzere İngilizler baskıyla tehditle o mahut fetvayı aldılar.(Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’nin imzaladığı Mustafa Kemal hakkındaki idam fermanı malumunuz olduğu üzere o fetva süngü zoruyla alınmış ve İslam sinesinin birbirine düşürülmesi hesaplanmıştı. O fetva acı bir vesikadır. 
 
    Millet ve siz sanırım bu fetvanın geçerli olmadığını ve hangi şartlarda zorla yazdırıldığını anlamışsınızdır. (Tüm meclisten şüphesiz sedası yükselir.) 
 
     Konya Milletvekili Refik bey ; “Zaten o fetvanın bizce bir hükmü yoktur. Hangi   baskılarla yaptırıldığı bizce de malumdur.” Demiştir.
 
    İstanbul’dan padişahın telkin ve emirleriyle Ankara’ya geçen Fevzi Çakmak sözlerini bitirerek coşkun bir alkış tufanı altında kürsüden inmiştir. 
 
    PADİŞAH SULTAN MEHMET VAHİDEDDİN HAN, HARBİYE NAZIRI MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK PAŞA’YA HİTABEN; 
 
    “…GİT, SEN DE ANKARA’YA GİT… BURADA YAPILACAK BİR  İŞ KALMAMIŞTIR” şeklinde hitap etmiştir.
 
    Bunun üzerine Harbiye nazırı 26 nisan 1920 günü İstanbul’dan gizlice çıkmış ve 27 Nisan 1920 günü Ankara’ya ulaşmıştır. 
 
      Gerçek ve bilimsel bir tarih anlayışına kavuştuğumuz güne selam olsun…
 
    KAYNAKLAR ;
 
    1 – ŞAHBABA ,  MURAT BARDAKÇI,  GRİ YAYINLARI  , 4. BASKI , SAYFA ; 635-636-637 
 
    2 – SON İMPARATOR VAHDETTİN, KARAKUTU YAYINLARI, 3. BASKI, TİMUÇİN MERT, SAYFA;106–107–108–109–110 
 
     3 – VAHDEDDİN’DEN MUSTAFA KEMAL’E , TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI , 3. BASKI , İLHAN BARDAKÇI , SAYFA ; 58-59-60-61-62-63 
 
     4 – BELGELERLE MUSTAFA KEMAL VE VAHDETTİN ,MOR KALEM YAYINLARI , 1. BASKI ,  HANRİ BENAZUS , SAYFA ; 99-100-101-102-103
 
     5 – VAHDETTİN HAİN Mİ? ,LAMURE YAYINLARI , 1. BASKI ,  İSMAİL ÇOLAK ,SAYFA ;  45-46-47-48 
 
     6 – GÖRÜP İŞİTTİKLERİM , TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI , 3. BASKI , ALİ FUAT TÜRKGELDİ , 182-183-184-185  
 
     7 – T.B.M.M. ARŞİVİ ZABT-I CERİDE SAYFA 90-91-92-93 
 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.