Yaşar VURAL-Eğitimci

Yaşar VURAL-Eğitimci

YÂRDAN GEÇTİLER DE GEÇEMEDİLER KARDAN

A+A-

Birinci Dünya Savaşı sırasında 22 Aralık 1914-15 Ocak 1915 tarihleri arasında Sarıkamış’ta Ruslara karşı yapılan askeri bir manevranın hüsranla sonuçlanması sonucu on binlerce Mehmetçiği düşman kurşunlarına değil dondurucu soğuğa şehit verdik. Sarıkamış harekâtının 97. Yılında Sarıkamış’ta şehit düşen Mehmetçiklerimizin aziz hatıralarına…

yeni-resim.png

 

Göz perdelerime asi uyku, gönül sazımı titreten sızı… İki değirmen taşı arasında ezilen asi yüreğim. Dökülür gözümden yağmurlarla dilime perçinli niyazım… Ciğerimden kahramanların yâdına ah bilsen nasıl “âh”lar sökülür. Ah, ah!....

Sarıkamış üstünde kar,

 Kar altında Mehmedim yatar

Gülüm solmuş kara dönmüş,

 Gören sanmış yârini sarar.

Kimi Yemen, kimi Harput

Üzerinde ince çaput

Avut yiğit gönlünü avut

Yar sarmazsa Mevlâm sarar

 

97 yıl evvel düşmanın alnına bir kurşun çatacaklardı. Memleketin kara talihini değiştirecek, gücümüze güç katacaklardı. Tek kurşun bile sıkamadan dağlara serildiler. Yağdıkça kar, onlar eridiler. Eridikçe azaldılar, azaldıkça azaldılar… Sırtlarında koca bir vatan yükü, Rus’a, Ermeni’ye yeteceklerdi. Medet diyen vatanın imdadına yetişeceklerdi. Bu imanla dolu, bu imanla sıcaktılar. Buzdan dağları bir koşu aşacaktılar. Olmadı. Düşmana kavuşamadan onlar, onlara kavuştu ölüm. Ölüm ki, en çok onlara yakışmadı. Bilsen o sene çaylar çağlamadı, nehirler akışmadı. Gam yüklendi kervanlar, bülbüller ötüşmedi. O gün bugündür sinemde Sarıkamış’ın ateşi hiç düşmedi.

 

Mehmedim toprağa, ateşi içime düştü. Ah bilsen, o nasıl bir kıştı. Yağmak değildi bu; gök, hıncını yere kustu. Sonra buz kesti ortalık, Mehmedim sustu. Bu susuş ki, cümle sözleri ağlattı. Sözler ki, söyleseydi Sarıkamış’ın destanını belki ağlatacaktı en katı gözleri. Ama söyleyemedi işte, söyleyemezdi… Haddi değildi, Sarıkamış’a destan söylemek, her defasında evirip çevirip baştan söylemek. Çünkü sustu kâinat, Mehmedim sustu. Ebedi suskunluğu, hangi arsız dil bozacak. Asıl destan karın altına nakşedilmiş, suretini hangi arsız kalem, hangi utanmaz el yazacak. Dağa taşa kulak ver, anlatsın sana destanın özünü. Neyleyeceksin her dem yalan söyler şair sözünü.

 

  Yârdan geçmek kolaydı Mehmedime, ne zor imiş bu kardan geçmek.  Memleketten, diyardan geçmedi Mehmedim lakin geçti yârdan, yârândan. Yarınlar için bugünden geçti. Evinden, ilinden, toyundan, düğünden geçti. Türk’ün namı yürüsün diye kendi adından, ününden geçti… Geçti işte yiğidim, sen hepsinden geçeli tam bir asır geçti. Ama gönüllere açtığın yara hâlâ geçmedi. Kanar usul usul yattığın yerde. Allahuekber Dağlarında göğe saldığın nara hâlâ geçmedi. Rüzgâr dağlardan toplayıp o gür sesini kulaklara fısıldar, şehâdeti tattığın yerde.

 

Sarıkamış… Seni kim okumuş, kim görmüş, kim yas tutup ağlamış? Kim yarama tuz ekmiş, kim yaramı dağlamış?  Eyvahım ahıma yenik, ahım ervâha ulaştı. Ey vay gönül, eyvah gönül, sana bu yerler dar gönül. Sarıkamış karına kardığım on binlerim var gönül… Sözüm bayağı, sözüm yavan... Sus gönül, sesin ulvî sessizliği bozar gönül. Sözüm ki manasız, naçâr gönül. Edep eyle, aziz hatıraya… unutma ki, susmak bazen ulu perdeyi açar gönül…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.