Yaşar VURAL-Eğitimci

Yaşar VURAL-Eğitimci

ÖĞRETMENİME AÇIK MEKTUP

A+A-

 

Öğretmenim, öncelikle en içten hürmetle ellerinden öper, şükranlarımı sunarım. Sizinle geçirdiğimiz o güzel günleri hasretle anarım. Keşke, keşke daha fazla öğütlerinden, bilgi ve tecrübelerinden istifade etseydik, durur durur da ona yanarım… Ama olsun öğretmenim, seninle olabilmek de bizim için bulunmaz bir fırsattı, budur benim en büyük kârım…

Herkes kendi kabiliyeti ölçüsünde istifade etti bilgi ve birikiminizden. Kimimiz çok çalıştık feyz aldık emeğinizden azminizden. Kimimiz hiç oralı olmadık, yürüyemedik hiç izinizden. Annemiz babamızı dinlemedik, sizi dinlediğimiz kadar. Hiçbir canlıya kıymet vermedik size verdiğimiz kadar. Şehir okullarını bilmem ama köyümüzdeki okulda bir çatımız olmasına dua ederdik. Kendini ısıtmayan sobamızla değil sizinle ısıtırdık içimizi. Yokluk ve yoksullukla örülü duvarlarımızın içinde öylesine zenginliklerimiz vardı ki, kendi evimizden çok severdik okuldan evimizi. Bugünkü gibi projeksiyonlar, bilgisayarlar, akıllı tahtalarımız yoktu. Hatta okuma kitaplarımız, düzgün yazılabilen bir kara tahtamız bile yoktu. Kısacası varlığımızdan ziyade yokluğumuz çoktu. Ama biz yine de mutluyduk okulumuzda olmaktan, birden beşe kadar aynı sınıfta okumaktan… Çünkü yokluklar içinde bile öğrenebilmenin sırlarını, yöntemlerini öğrendik sizden. Mesela duvarlarımızı süsleyen Atatürk’ün sözlerini ve diğer tabloları sizin yazmanızdan çok mutlu olurduk. Hatta matbaada basılmışçasına güzel olmasına şaşar size bir kez daha hayran olurduk. Bizim hiç hizmetçimiz olmadı, okulumuzu boyayan da kapımızı bacamızı onaran da sizdiniz. Size yardım edebilmek bizler için büyük bir keyif ve mutluluktu. İlk defa orada öğrendik birlikte bir şeyler yapabilmenin, bir olabilmenin gücünü, hazzını.  

Bugün bakıyorum da öğretmenim, her alanda olduğu gibi eğitim imkânları da arttı. Sınıflar, okullar her türlü teknolojiyle donatılıyor. Galiba emekleriniz sonuç vermeye başladı. Her anlamda gelişmiş, yükselmiş bir ülke hayal ediyordunuz. Buna tam anlamıyla ulaşabildik mi bilemem ama okullarımız galiba hepsinden önce gidiyor. Kitapların yerini artık bilgisayarlar alıyor. Okullarımız, bilgisayar ve akıllı tahtalarla donatılıyor. Ama bir şeyler yine de eksiliyor öğretmenim. Seni her ne kadar Kasımın yirmi dördünde şaşaalı sözlerle hatırlasalar da üç yüz altmış dört gün boyunca unutuluyorlar öğretmenim. Unutmakla kalmıyor, mesleğini aşağılamaya çalışıyor seni toplum nezdinde itibarsızlaştırmak istiyorlar öğretmenim. Seni maddi sınırların içine hapsedip öyle anlamak ve öyle tanıtmak istiyorlar. Bunu da zaman zaman başarıyorlar. Öyle olmasa seni vurmaya, dövmeye ve öldürmeye kalkışırlar mıydı öğretmenim. Nice dimağlara can veren, kalplere sevgi aşılayan sizler kin dolu ellerle dövülüyor, öldürülüyorsunuz. Size duyulan bu nefret ve kinde  siyasi çevrelerin yönlendirme ve söylemleri etkili olmuyor mu?

Öğretmenim, kim ne derse desin, sizler bizim gönlümüzde hak ettiğiniz konumu çoktan elde ettiniz ve sizi oradan kimse indiremez. Sizi sıradan bir meslek erbabı gibi göstermeye çalışanlara inat, bizler o kutlu mesleğin sahipleri sizlere sonsuz şükran ve minnet duyuyoruz. Kimseye kul ve köle olunmamasını öğütleyen sizlere her zaman kul, köle oluruz. Allah sizleri daima korusun ve ilminizden, ışığınızdan bizleri mahrum etmesin.

Ellerinizden şükranla öper, bu mutlu gününüzde sizlere şu şiirimi armağan etmek isterim:

ÖĞRET SEN

Öğret bana yakını uzağı,

Öğret bana önümdeki tuzağı.

Bilmeyi bilmem, bilmem sevmeyi,

Ne olur öğret bana öğrenmeyi.

Öğret, ilk harfimi ilk hecemi,

Ellerim çok küçük dilim acemi.

Öğret bana ana sütümü dilimi,

Koşar adım alayım Çin’deki ilimi.

Ne olur, bedenimdeki sırdan haber ver;

Öğret bana yüce kitap ne der.

Bilmem ben neye açım neye tokum,

Nasıl var olmuşum ne zaman yokum.

Bileyim beni var eden anamı ecdâdımı,

Tarihte kimdim, öğreneyim ilk adımı.

Bayrağım neden kırmızı, niye var hilâlim,

Mavi göklerde mi dalgalanır istiklâlim?

Bilmek en soylu eylem, büyük erdem.

Ne kuru bir söz olur “sayende bildim” desem.

Bildim, bildim ve şuna inandım;

Kirimden, pasımdan nurunla arındım.

Cefa sende öğretmenim, bizde yok vefa,

Sen ne kadar öğretsen az deriz her defa.

Bana her şeyden haber ver, her şeyi öğret sen,

Azdır yine de nazarımda ne kadar öğretsen!

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.