Yaşar VURAL-Eğitimci

Yaşar VURAL-Eğitimci

MEHMET AKİF VE TÜRK MİLLETİ

A+A-

Bugün İstiklâl Marşı’mızın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabulünün 92. yıldönümüdür.  Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı ve “Kahraman Ordumuza” ithaf olunan 10 kıtalık şiir, 12 Mart 1921 tarihinde ilk mecliste üç kez okunmuş ve ayakta dinlenmek suretiyle milli marşımız olarak kabul edilmiştir.

Bayramlarda, törenlerde her toplantıda her mecliste gururla söylediğimiz milli marşımızın şairini acaba ne kadar tanıyoruz? İstiklal Marşı’mızın kabulü dolayısıyla Mehmet Akif Ersoy’un şahsiyeti ve  yaşamı ile ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Mehmet Akif Ersoy hakkında ilk söylenecek sözlerden birisi hiç şüphesiz ki vatan ve millet aşığı bir şair oluşudur. Milletine gönülden bağlı şairimiz “Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım!” mısrasıyla Türk milletinin hürriyet aşkını en veciz şekilde dile getirmiştir. Mehmet Akif’in yaşadığı yıllarda milletimizin çok zor dönemler geçirdiğini hepimiz bilmekteyiz. Osmanlı-Rus savaşları, Balkan savaşları, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı derken ülkemiz iyice küçülmüş, Türk ve İslam dünyası Mehmet Akif’in “Tek dişi kalmış canavar” diye nitelendirdiği Batı tarafından parça parça edilmişti. Akif, Bu yok oluş ve çöküşe bir yandan isyan ediyor bir yandan da milletinin silkinip ayağa kalkması çabalıyordu. Kahraman ordumuza “Cenk şarkıları” yazıyor onlara mısralarıyla dua ediyordu. Aslında Mehmet Akif’in en büyük isyanı halkı yönlendirenlerdeki dizboyu cehalete, miskinliğe ve uyuşukluğa idi. Bu durumu “Uyan” adlı şiirindeki şu mısralarıyla açıkça vurgulamaktadır:

Bunca zamandır uyudun kanmadın,

Çekmediğin kalmadı, uslanmadın.

Çiğnediler yurdunu baştan başa,

Sen yine bir kere kımıldanmadın!

 

Mehmet Akif dürüstlük ve ahlakın en güzel örneklerini kendi sade yaşamının içersinde göstermiş ve bir çok kez dürüstlüğü ve dik duruşu yüzünden haksızlıklara uğramıştır. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır hadis-i şerifi doğrultusunda doğru bildiğinden şaşmamış ve inandığı doğruları her ortamda söylemiştir. Hiçbir zaman menfaat peşinde koşmamış ve hiçbir şeyi karşılık bekleyerek yapmamıştır. Veteriner işleri müdür yardımcılığı yaptığı sıralarda müdürünün görevinden haksız yere alınmasını protesto etmek amacıyla görevinden istifa etmiştir. Ve yine hepinizin bildiği gibi İstiklal Marşı yazma yarışmasına sırf ödül koyulduğu için önce katılmamış daha sonra kendi şartı kabul edilince yarışmaya eser göndermeyi kabul etmiştir. Haksızlığı asla içine sindirmemiş ve her zaman doğruluğun yanında olmuştur. Lütfen Akif’in şu şiirine kulak verelim:

Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
- Boğamazsın ki!
- Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâin şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?

            Milli mücadelemizin maddi ve manevi cephesini omuzlayanlar arasında Mehmet Akif’in olmadığını iddia edenlere söyleyecek çok söz vardır. Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri tek başına Akif’in milli mücadelemize sağladığı manevi katkıyı ifade etmeye yeter de artar bile. Kahraman ordumuza adadığı İstiklal Marşımız yıllardır göklerde ayyıldızlı bayrağımıza refakat etmekte , Cenk şarkısı, Ordunun Duası adlı şiirleri de okuyan her Türk evladını yüreklendirmekte, hislendirmektedir.

 

Akif’in manevi dünyasının güçlü olması ona gerici ve yobaz yaftalarının yapıştırılmasına sebep olmuştur. Oysa o, inançlı ve faziletli bireylere sahip bir toplum olmamızı istemiş, erdemli nesiller yetiştirmenin gayreti içinde olmuştu. M. Âkif’e göre; "Eski, eski olduğu için atılmaz; zararlı veya faydasız olduğu için atılır. Yeni, yeni olduğu için alınmaz; doğru, güzel ve faydalı ise alınır! "Türkiye’mizi zaman zaman kasıp kavuran çeşitli buhranlar, bu ölçünün yokluğundan alevlenmektedir. Batıdan gelen her ne ise kabulümüzdür, Tam bir Avrupalı olabilmek için Doğu’dan getirdiğimiz bütün özelliklerimizi terk etmeliyiz anlayışı halen ülkemizi meşgul etmekte ve Avrupa Birliği sevdamızın başladığı son on yıllarda bu anlayış daha sıkça dillendirilmektedir. Mehmet Akif’in düşüncesinde kendi köklerimizden yükselmek vardır. Kendi değerlerinden habersiz yetişen neslin, kendinden sonrasına da hayrının dokunmayacağı ortadadır.

 

Mehmet Akif Ersoy, sade ve mutevazı yaşamıyla şairliğinin yanında örnek bir şahsiyettir. Milletimizin yetiştirdiği en önemli fikir adamı ve ediplerimizdendir. Mutevazı yaşamı gibi bu dünyadan göçüşü de mütevazı olmuştur;

Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,

Günler şu heyulayı da er geç silecektir.

Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma,

Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir?

 

Mısralarında sessiz yaşadığını ifade etmişti ve sessizce bu dünyadan çekip gitti. Şiirinde de belirttiği gibi onu rahmet, şükran ve minnetle anıyorum. 

                                                                                       

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.