Yaşar VURAL-Eğitimci

Yaşar VURAL-Eğitimci

EGEMENLİK VE ÇOCUKLAR

A+A-

 

92 yıl evvel Ankara’da yakılan hakimiyet ateşi bugün Türk milletinin gönlünde yanmaya, dilinde yaşamaya devam etmektedir. Memleketimizin en karanlık günlerinde dahi millet iradesini hakim kılmaya çalışan ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, egemenliğin ne büyük bir “nur” ve ışık olduğunu memleketin işgal altında bulunduğu yıllarda dahi aklından çıkarmamış, millet iradesinin alınan kararlara yansıtılabilmesi için ilk meclisi 23 Nisan 1920’de Ankara’da açmıştır.

Bugün kendi geleceğimiz, istikbal ve ikbalimiz için karar merciinde bulunanları kendimiz belirleyebiliyorsak, sırf bundan dolayı Atatürk’e yüzlerce kez minnet duymalıyız. Seçme ve seçilme gibi insanın en temel haklarını kendi elinde tutması, bu eylemlerin kendi tasarrufunda olması insanın, az şey midir? O yüzden “Hakimiyetbila-kayd u şart milletindir” sözünün bizler için ne anlam ifade ettiğini 23 Nisan’da daha iyi anlamalıyız. Milletin gücü meşru yollarla kendi elinde tutmasının bir başka adıdır “egemenlik.” Milletlerin ekmek gibi, su gibi sahip olması gereken nimetlerdendir egemenlik. Bunu hiç unutmamak gerekir.

Bugünün bir diğer özelliği de çocuklarımızın günü, onların bayramı olmasıdır. Her birimizin çocukluğumuzda 23 Nisan’la ilgili unutamadığımız hatıraları vardır. Belki çocuklar kendilerine bayram hediye edilmenin ne demek olduğunu bilmeden günlerini coşku ve gururla kutluyorlar. Ama bu bayram, onların hepsinin gönüllerinde tatlı bir hatıra olarak ömürlerinin sonuna kadar yaşayacaktır. 23 Nisan için günler öncesinden başlanan hazırlıklar, o tatlı telaşlar bazılarınca külfet olarak nitelendirilse de, aslında onlara bir ülfet(hediye)dir.  Öğretmenleri ve arkadaşlarıyla birlikte oyun hazırlamanın ve bunları ailelerinin, velilerin huzurunda bir meydanda veya bir stadyumda sunmanın heyecanını, zevkini ancak onlar bilirler. Bu sadece çocuklar için değil, velileri için de tatlı bir telaş ve heyecan vesilesidir. Kendi çocuğunu bir oyun içinde herkesin huzurunda izlemesi veli için ayrı bir gururdur. Çocuklarımıza millet olarak ne kadar bağlı olduğumuzun bir kanıtı da onlara armağan edilen bu bayram değil midir? Onların, kendi bayramları için hazırlık yapmalarını “çocuklara zulüm yapıyorlar” diye eleştiren zihniyet, millî olmak şuuruna ve millî değerlere erişememiş bir çevreyi yansıtan zihniyettir. Çocuklar bu bayramlara hazırlanmakla biraz da emeğin ne demek olduğunu anlamış ve emeğin ardından sergiledikleri etkinlik ve oyunlarla gurur duymuş, görevini layıkıyla yerine getirmiş olmaktan sonsuz bir haz almış olmayacak mı? Bırakalım, onlar kendi günlerinde gönüllerince eğlensin, oynasınlar. Öğretmenlerimiz, onlara millî egemenlik bilincini aşılarken kendi günlerini gurur ve coşkuyla kutlamaları için onlara yardımcı oluyor ve olacaklardır da. Bence çocuklarımız yoruluyor diye endişelenmek yerine çocuklarımız bayramlarını coşkuyla kutlayabilecekler mi diye endişelenmeliyiz. Çünkü bir Türk çocuğu, Ata’sının kendisine hediye ve emanet ettiği bir bayramda yorulmaz. Böyle düşünmek bu milleti ve bu milletin çocuklarını iyi tanımamaktan ileri gelmektedir.

Bugün çocuklarımızın bayramı… Bu bayram önce çocuklarımıza ve sonra milletimize kutlu olsun!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.